Kazaya karışan araçlardaki değer kayıplarına yönelik tartışmalar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin emsal kararıyla yeni bir boyut kazandı. Yüksek mahkeme, ’trafik kazalarında değer kaybı; aracın kazadan önceki ikinci el değeri ile onarıldıktan sonraki ikinci el değeri arasındaki farktır’ tanımına dikkat çekti. Emsal kararla birlikte; araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınacak.
Maddi hasarlı trafik kazası4 sonrası taraflar araçlardaki onarım telaşına düştü. Aracında büyük çapta maddi hasar meydana gelen kazazede, yüzde yüz kusurlu olan aracın trafik sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketine, araçtaki değer kaybının karşılanması amacışyla dava açtı. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yolunu tutan kazazede, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araçtaki değer kaybının temerrüt tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep etti. Davalı avukatı, davanın reddini savundu. Mahkeme; toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın reddine karar verdi. Karar kesinleşince devreye adalet Bakanlığı girdi. Bakanlık, kararın kanun yararına bozulmasını talep etti. Dava dosyasını yeniden inceleyen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, milyonlarca araç sahibini ilgilendiren bir karara imza attı.
Kararda şöyle denildi: "Yargıtay uygulamasına göre değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır. Bilirkişi raporunda Yargıtay uygulamasına göre hesaplama yapan seçenek yerine, genel şartlara göre hesaplama yapan seçeneğin hükme esas alınması doğru olmayıp kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir."