Türkiye’de son 12 yılda diyabet görülme oranının yüzde 90 arttığını belirten Dr. Ender Saraç, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını sürdürmenin yanında, kan şekerinin normal sınırlar arasında kalmasını doğal yollarla desteklemek amacıyla Anadolu arı ekmeğinin günlük beslenmeye eklenmesini önderdi.
Dr. Ender Saraç, diyabetin, pankreasın kan şekerini düzenleyen insülin hormonunu yeterli miktarda üretemediği ya da üretilen insülinin vücutta kullanımında yaşanan problemler sonucu, kandaki şeker düzeyinin yükselmesi (hiperglisemi) ile karakterize olan kronik bir hastalık olduğunu belirtti.
2010 yılında Türkiye’de gerçekleştirilen TURDEP-II çalışmasının sonuçlarına göre, son 12 yılda diyabet görülme oranının yüzde 90 arttığını ve diyabet sıklığının yüzde 13,7’ye ulaştığını aktaran Saraç, "Diyabetin kontrolünde arı ürünlerinin önemi ise bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. 2021 yılında Morocco’da yapılan bir bilimsel çalışmada, diyabetik ratlarda arı ekmeğinin yüksek kan şekeri düzeyi, lipid profilindeki bozulmalar ve karaciğer fonksiyonu üzerine etkileri araştırılmıştır. Çalışmada, arı ekmeğinin etkinliğini karşılaştırmak amacıyla standart ilaç olarak glibenklamid kullanılmıştır. Bilimsel çalışma, 36 rat üzerinde gerçekleştirilmiş olup ratlar, kontrol veya deney grubu olarak rastgele 2 ana gruba ayrılmıştır. 15 gün boyunca, sağlıklı ve diyabetik ratlara, su arı ekmeği veya glibenklamid verilmiştir. Bilimsel çalışmanın sonucunda, arı ekmeğinin içeriğinde yer alan yüksek fenolik ve flavonoid bileşiminin güçlü bir antioksidan özelliği taşıdığı belirlenmiştir. Arı ekmeği takviyesinin yüksek kan şekeri seviyelerini normal seviyeye düşürmede olumlu etkileri olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, glibenklamid ile arı ekmeğinin etkileri karşılaştırıldığında; arı ekmeğinin lipid profili, kan şekeri ve karaciğer enzim düzeyleri üzerindeki olumlu etkilerinin glibenklamide göre daha etkili olduğu sonucuna varılmıştır" diye konuştu.
Arı ekmeği tüketilmesi tavsiyesi
Sağlıklı beslenme alışkanlıklarını sürdürmenin yanında, kan şekerinin normal sınırlar arasında kalmasını doğal yollarla desteklemek amacıyla Anadolu arı ekmeğinin günlük beslenmeye eklenmesinin önerilebileceğini ifade eden Saraç, çocukların günde 1, yetişkinlerin ise 1-2 tatlı kaşığı Anadolu arı ekmeğini doğrudan çiğneyerek ya da süt, meyve suyu veya yoğurt ile karıştırarak tüketmesi önerildiğini kaydetti.
"Tip 2 diyabetlilerde propolis takviyesinin olumlu yönde etki gösterdiği görülmüştür"
Arı Ürünleri Uzmanı Gıda Yüksek Mühendisi Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, "2019 yılında, Meksika’da Guadalajara Üniversitesinde yapılan çift kör, randomize bir klinik çalışmada, tip 2 diyabetli hastalarda propolis takviyesinin kan şekeri düzeyleri üzerine etkisi değerlendirilmiştir. 12 hafta süren bilimsel çalışmaya, Amerikan Diyabet Derneği (ADA) kriterlerine göre tip 2 diyabet teşhisi konulmuş ve herhangi bir farmakolojik tedavi almayan 36 yetişkin gönüllü katılımcı dahil edilmiş ve katılımcılar her grupta 12 kişinin yer aldığı 3 gruba rastgele ayrılmıştır. 1. grup kahvaltıdan önce ve akşam yemeğinden önce günde 2 kez 300 miligram propolis almıştır. 2. grup kahvaltıdan önce ve akşam yemeğinden önce günde 2 kez 850 miligram metformin kapsül almıştır. 3. grup ise hiç propolis ve metformin almamıştır. Bilimsel çalışmanın sonucunda, tip 2 diyabetli bireylerde propolis takviyesinin, açlık kan şekeri ve HbA1C gibi biyokimyasal belirteçlerde olumlu yönde düzenleyici etki gösterdiği görülmüştür" dedi.
"Sağlıklı beslenme alışkanlıklarıyla diyabetli bireylerde komplikasyon riskinin en aza indirilmesi mümkündür"
Beslenme Uzmanı Dilara Koçak ise, kötü beslenme alışkanlıkları, obezite, şehirleşmenin artması, nüfusun yaşlanması, fiziksel aktivite düzeylerinde azalma ve diğer sağlıksız yaşam tarzı ve davranış biçimleriyle ilişkili olarak hızla artmaya devam eden diyabet hastalığının, 21. yüzyılın en büyük küresel sağlık problemlerinden biri haline geldiğine dikkat çekti.
Sık idrara çıkma, aşırı susama, kilo kaybı, yorgunluk, bulanık görme, yaralarda geç iyileşme gibi bazı belirtilerin diyabeti işaret edeceğini aktaran Koçak, "Diyabet hastalığı, uzun dönemde vücutta ciddi hasara neden olabilmektedir. Özellikle kalp, kan damarları, sinir sistemi, böbrek, göz, gibi organ ve sistemler diyabete bağlı kan şekerinin yüksekliğinden olumsuz etkilenir. Diyabet tedavisinde ise amaç, kan şekerinin normal düzeylere indirilmesi ve hastalığın bilinen diğer zararlı etkilerini en alt düzeye çekmek olmalıdır. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarını da içeren yaşam tarzı değişikliği ile diyabetli bireylerde komplikasyon riskinin en aza indirilmesi mümkündür. Diyabet öncesi dönemde de beslenme davranışı ve yaşam tarzı değişikliğini içeren önlemlerin alınması ile diyabet riski geciktirilebilir ve hatta önlenebilir. Böylelikle, hem diyabet öncesi dönemde yer alan risk grubundaki bireylerde hem de diyabetli bireylerde yaşam kalitesi artırılabilir.
Diyabetli bireyler, günlük beslenmesinde yeterli proteine, kompleks karbonhidratlara, sağlıklı yağlara, taze sebze ve meyvelere, süt ve süt ürünlerine dengeli bir biçimde yer vermelidir. Doğal beslenmeye özen göstermeli, paketli gıdalardan ise uzak durmalıdır. Genel beslenme örüntüsü bu şekilde olmalı, ancak tabii ki tıpkı parmak izi gibi, her bireyin beslenme programı da birbirinden farklıdır" açıklamalarında bulundu.