İletişim uzmanları, siyasilere bu sene ilk defa oy kullanacak 6 milyon gence hitap edebilmeleri için gençlerin ilgi duydukları platformlardan aracısız bir şekilde iletişim kurmalarını ve sorularını yanıtlamalarını öneriyor.
Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimi için oluşturulan seçim takvimi, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından açıklandı. Adayların propaganda ve iletişim kampanyaları süreci 18 Mart’ta başladı. Z kuşağı olarak tabir edilen gençlerin oy tercihleri ise, seçim yarışında belirleyici etkenlerin başında geliyor. Önümüzdeki seçimde ilk kez sandığa gidecek 6 milyon gençle birlikte Z kuşağı içinde oy kullanma hakkına sahip kitle, toplam seçmen içinde yüzde 12’ye varan bir orana ulaşıyor. Genç kuşakların gönlünü kazanmak ise tüm partiler için hayati önem taşıyor. İletişim uzmanları, siyasilere bu sene ilk defa oy kullanacak 6 milyon gence hitap edebilmeleri için gençlerin ilgi duydukları platformlardan aracısız bir şekilde iletişim kurmaları ve sorularını yanıtlamaları gerektiğine dikkat çekti.
"Önemli olan karşılıklı iletişim kurabilmek"
Yaşar Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Alikılıç, siyasi parti adaylarına tavsiyelerde bulundu. Siyasi adayların kendilerine daha önce de oy veren kemik seçmendense kararsız gençlere yönelik iletişim kampanyaları yapmaları gerektiğini belirten Alikılıç, “Gençler için birebir iletişim oldukça önemli. Bu iletişimin hangi kanaldan olduğu fark etmiyor. Bir sosyal medya platformundan da olabilir. Önemli olan karşılıklı iletişim kurabilmek. Siyasi kişiler, adaylar, bir basın danışmanı aracılığıyla değil kendileri aracısız şekilde iletişim kurmalı. Özellikle soru-cevap, münazara şeklindeki etkinlikler çok etkili” dedi.
"Beklentiler farklı"
Oy veren ve oy isteyen kesimin beklentilerinin farklı olduğundan bahseden Prof. Dr. Alikılıç, “Oy veren kişilerde hem yaş hem de hızlı teknolojiyle gelişen farklı bir dünya, farklı bir bakış açısı söz konusu. Bir tarafta büyük ve hızlı bir değişim var, bir tarafta da statüko var. Bir tarafta değişime ayak uydurmaya çalışan bir yapı var, diğer tarafta da değişmeyen skolastik bir yapı var. Birbirine benzemeyen oy isteyen ve oy veren iki farklı grubun talepleri örtüşmüyor. Bir taraf kendi doğrularını söyleyip oy istiyor, diğer taraf da sesinin duyulmasını istiyor. 4 yıl önceki seçimde oy veren ile 4 yıl sonraki seçimde oy verenler hemen hemen çok yakın olsa da döngüsel olarak baktığımızda 1980 ile 2000 arasındaki oy verme desenleri benzeşirken, 2000-2020 arasında farklar çoğalıyor” diye konuştu.
"Değişim bizde de gerçekleşiyor"
Kültürümüzde çocukların ve gençlerin yerine büyüklerin sözünün dinlenildiğini anlatan Alikılıç, “Bizler bu şartlarla eğitilmiş bir toplumuz. Lakin yeni dünya düzeni bize yeni şeyler öğretiyor, çocuk ve gençlerin de sözlerine dikkat edilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu değişim bizde de yavaş yavaş gerçekleşiyor. Özellikle yeni nesil, kültürün coğrafya dışındaki kapılarını da açıp farklı kültürleri görerek daha küresel normlar, adetler ve davranış modelleri geliştiriyor. Kimisi buna ’Amerikan, Batı kültürü’ dese de biz aslında popüler olan kültürü kolaylıkla sahiplenebiliyoruz. Bu popüler kültür içinde gençlerin sözlerini büyüklerin dinlemesi, gençlerin ciddiye alınması gibi ihtiyaçlar da var” sözlerine yer verdi.
"Z kuşağı etkileşimi ve görünür olmayı seviyor"
Z kuşağının çevreyle ve dünyayla ilgili farkındalık seviyesi yüksek bir kuşak olduğunu aktaran Alikılıç, şunları söyledi:
“Teknolojinin onlara verdiği teknik desteklerle tepkilerini farklı şekillerde ifade edebiliyorlar. Sosyal medyada bir araya gelip konuşuyorlar ve bu konuları gerçek dünyaya taşıyorlar. Endişeli ve aktivist bir nesil var karşılarında. Siyasi liderlerin oluşturacakları iletişim kampanyalarında gençleri dinlemeleri ve onların tercihlerine saygı duymaları, beklentilerine uygun mesajlar üretmeleri gerekiyor. Adaylar, hedeflerini iyi analiz etmeli. Z kuşağı, etkileşimi çok seviyor. Görünür olmayı, dinlenilmeyi ve etkileşim halini sürdürmeyi önemsiyor. Partiler, iletişim kampanyalarını hazırlarken ’Nasıl bir içerik üretmeliyim ki gençler bu içeriği paylaşsın?’ diye düşünmeli. Onlar için dijital tarihte kalıcı olmak onlar için çok önemli. Hem kendilerinin içinde olduğu hem de sosyal medya mecralarında paylaşabilecekleri içerikler görmek istiyorlar. Deneyim yaşamayı önemsiyorlar. Z kuşağını ‘Tiktokçu nesil’ olarak eleştirmek yerine, onlara kendilerini nasıl kabul ettirecekleri düşünülmeli. Gençler için birebir iletişim oldukça önemli."
"Kararsız seçmene yönelmeliler"
Aracı olmadan iletişim kurmanın önemini hatırlatan Alikılıç, “Gençler sosyal medyadan siyasi liderlere ulaştıklarında cevap veren kişinin kendisi olduğunu sanıyorlar. Halbuki o belki de kendisi gibi genç bir sosyal medya uzmanı. O gencin iletişim kurduğu kişinin siyasi liderin kendisi olmadığını anlamasıyla güven sarsılıyor. Bizim için önemli olan siyasi liderlerin gençlerle iletişimini aracısız ve bire bir kurabilecekleri platformlar oluşturması. Eskiden kahvehaneler gezilir ve oy istenirdi ama artık gündem değişti. Bu mekanlar artık zaten o partilere oy verenlerin veya parti ve aday hakkında bir kanaati oluşmuş seçmenlerin olduğu yerler. Biz gençleri yüzer oy, yani kararsızlar olarak görüyoruz. Siyasi partiler en büyük hatayı kendi seçmeniyle seçim iletişimi kurarak yapıyor. Bunun yerine oy potansiyeli olan kararsız seçmene yönelmeliler. Farklı görüşteki seçmenler ise zaten ne yaparlarsa onlara oy vermeyecek. İkna etmek için uğraşılmamalı” ifadelerini kullandı.