Teknolojinin gelişmesiyle birlikte Sanal Gerçeklik (VR) gözlükleri, sanattan seyahate pek çok alanda kullanılıyor. Eğitimde ise uygulamalı şekilde daha öğretici sonuçlar verebileceği düşünülürken, Yaşar Üniversitesi Açık ve Uzaktan Öğrenme Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Yasin Özarslan, VR gözlüklerle kullanılmak üzere sanal gerçeklik eğitim tasarımları üzerine çalıştıklarını, bu uygulamanın özellikle tıp öğrencilerinin eğitiminde büyük fark oluşturacağını söyledi.
Fiziksel olarak bir yerdeyken, farklı teknolojiler ile başka bir mekanda olma algısının oluşturulmasına sürükleyici deneyim adı veriliyor. Kişinin yeni bir gerçeklikle etkileşimini sağlayan bu teknoloji, öğrenmeyi de daha sürükleyici hale getirebiliyor. Sanal Gerçeklik (VR), Artırılmış Gerçeklik (AR) ve Genişletilmiş Gerçeklik (XR) teknolojisi sayesinde siber dünyada oluşturulan bir senaryo, kişilerin öğrenmeyi farklı şekillerde deneyimlemesini sağlıyor.
Bu teknolojinin özellikle uygulamalı tıp eğitimlerinde büyük bir fark oluşturacağını söyleyen Yaşar Üniversitesi Açık ve Uzaktan Öğrenme Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Yasin Özarslan, “Bir işin doğası gereği olması gereken becerilerin kazandırılması ile ilgili konuları farklı senaryolarla defalarca deneyimleme ve hatalardan ders alma gibi imkanlar sağlayabiliyoruz. Fiziksel olan ile sanalı birleştirecek yeni bir dünya oluşturmak durumundayız. Bu özellikle sağlıkla ilgili unsurlarda çok önemli. Bir canlının üzerinde bunları deneyimlemeniz size büyük bir beceri sağlayacaktır; ama bunun sıkıntılı sonuçları var. İnsanlar genelde doğrulardan değil de yanlışlardan çok şey öğreniyor. Tıp eğitiminde oluşturulan bir sanal gerçeklik ile zamanında yapılması gereken bir cerrahi müdahale doğru zamanda yapılmazsa bunun sonucunda yaşanan mağduriyeti gösterebilmek mümkün” dedi.
"Deneyimlemek, bir dersi dinlemekten çok daha fazla etkiye sahip"
Öğrenciyi, öğrenme deneyimi içerisinde öykünün bir karakteri haline getirmeye çalıştıklarından bahseden Doç. Dr. Özarslan, “Deneyimlemek, bir dersi dinlemekten çok daha fazla etkiye sahip. Yeni öğrenme deneyiminde öğrenene, bu süreç içinde bir karakter olarak var olabilme şansı vereceğiz. Bununla birlikte öğrenci, istediği rolü seçip o rolün davranışlarına girebilme imkanına sahip. Yüz yüze eğitim sürecinde çeşitli sınırlılıklar sebebiyle gerçekleştiremediğimiz kısımlar var. Örneğin; nükleer santral içindeki patlamayı, öğrenenleri nükleer santralin içine sokup gösteremeyiz; ama bu teknolojiler sayesinde bir nükleer reaktörün içindeki işlem nasıl gerçekleşiyor, bir parçacık nasıl hareket ediyor, bunun sonucunda açığa çıkan ısıyı, parçacığın bakış açısından görebilme imkanını oluşturabiliyoruz. Aynı durum, vücudun içindeki bir reaksiyonu paylaşmak istediğimizde de geçerli. Bunu insan vücudunun içine girip deneyim sağlama şansımız var” şeklinde konuştu.
Açık ve Uzaktan Öğrenme Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak, teknik destek sağladıkları projeleri aktaran Özarslan, “Türk Neonatoloji Derneği ile olan projemizde ise yeni doğan doktorlarıyla, doğum esnasındaki çocuk kaybını olabildiğinde önlemek için ek uzmanlık ve destek eğitim geliştirmeye çalışıyoruz. Maketlerle birlikte görüntüleme teknolojilerini bir arada kullanmak istiyoruz. Bu bebek maketleriyle birlikte dokunma ve ısı hislerini de dahil edebileceğimiz harmanlanmış bir eğitim modeli olacak. Farklı senaryolar bağlamında doğum sonrasında bir bebeğe nasıl müdahale edilebiliyor, bunları işleyeceğiz. O senaryolar doğrultusunda yapılması gereken çok basit eylemlerle çocuk ölümlerinin önüne geçebilme şansımız var; ayrıca Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümünde desteklediğimiz MUSENSE projesi çerçevesinde, müzik endüstrisindeki insanların uzaktan kendi deneyimlerini paylaşabileceği, katılımcıların izleyip dahil olabileceği bir siber ortam oluşturmaya çalışıyoruz. Müzisyenlerin beraber çalmaları gereken projeler oluyor ya da farklı ülkelerden insanları bir konser salonunda toplamak zor olabiliyor. Bunları siber olarak aynı ortamı ve aynı sahneyi paylaşmalarını sağlamaya çalışacağız. Diğer yandan Avrupa Birliği Projeleri bağlamında da Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği ile bir çalışmamız da var. Pamuğun kumaşa dönüştüğü yolculuğu fabrika içerisinde deneyimlemelerini sağlayacak bir sürükleyici öğrenme içeriği üretiyoruz” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Özarslan, bu deneyimi tasarlayanların ister istemez kültürü de belirleyenler olacağını, bu gerçekliğin başkalarının gerçeklikleri içinde yaşanabileceğini de sözlerine ekledi.