Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Fatma Seçil Kırdök, ülseratif kolit ve Crohn hastalıklarının semptomlarının birbirine çok benzediğine dikkat çekerek, karın ağrısı ve ishale yol açan bu hastalıkların stres ve kötü beslenmeyle tetiklendiğini söyledi.
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Fatma Seçil Kırdök, “1-7 Aralık Dünya Crohn ve Ülseratif Kolit Farkındalık Haftası” vesilesiyle bu hastalıklar hakkında önemli bilgiler verdi. Dr. Kırdök, sıklıkla 20’li, 30’lu yaşlarda görülen bu hastalıkların doğru tedaviyle yaşam kalitesini bozmayacağını ifade etti. Crohn ve ülseratif kolit hastalıklarının çok benzer olduklarına değinen Dr. Kırdök “Sebepleri ve klinik bulguları birbirine benzer ama biz hem bazı laboratuvar değerlerine hem de endoskopik değerlendirmelerle ikisi arasındaki farkı anlayabiliyoruz. Ülseratif kolit kalın bağırsağa daha spesifik bir hastalık, sadece kalın bağırsağı tutuyor ama Crohn hastalığı yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsakları tutabiliyor” dedi.
“Kötü beslenme ve stres etkiliyor”
Her yaşta görülebilen bu hastalıklara 20’li, 30’lu yaşlarda daha çok rastlandığını belirten Dr. Kırdök, “Genellikle genetik olarak romatizmal hastalık yatkınlığı olan kişilerde görülür. Stresin yoğun olduğu dönemlerde, beslenmenin kötü olduğu kişilerde ya da bazı enfeksiyonların tetiklemesi, bazı antibiyotiklerin tetiklemesiyle ortaya çıkan bir çeşit ülser. Bulgu olarak en çok karın ağrısı ve ishallerle geliyorlar karşımıza. Özellikle ishaller kanlı ve iltihaplı, mukuslu dediğimiz sümükümsü oluyor. Hastalar günde 15-20 kez tuvalete çıkma ihtiyacı hissedebiliyor” diye konuştu.
“Bu hastalık iyileşebilen bir hastalık”
İki hastalığın da ilaçlarla tedavi edildiğinden bahseden Dr. Kırdök “Antibiyotik tedavisine rağmen devam eden ishallerde, bu amipli dizanteriyle vs. karışabiliyor, devam ettiğinde biz hastalara ileri tetkikler ve kolonoskopi uyguluyoruz. İkisinin de tedavisi benzer. Basamaklı tedavileri var; bazı hastalar ilk basamak tedaviyle hemen iyileşmeye dönebilir ama bazı hastalar biraz daha dirençli olabilir. O zaman bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, kortizon tedavileri devreye girebilir” diyerek tedavi sürecini anlattı.
Bu yöntemlerle çözülmeyen vakalarda ise daha ayrıntılı ilaç tedavilerini tercih ettiğini ifade eden Dr. Kırdök, damardan uygulanan ya da insülin gibi enjeksiyonla uygulanan üst basamak tedavilerine yöneldiklerini söyledi. Bu hastalıkların tedaviye cevap veren türde hastalıklar olduğunu vurgulayan Dr. Kırdök, tıpkı şeker ve tansiyon hastaları gibi uzun süreli bir ilaç tedavisi gerektiğini dile getirdi.
“Geçmeyen şikayetler varsa gastroenteroloğa gidilmeli”
Bu hastaların hem ilaçlarını düzenli kullanarak hem de kontrollerini düzenli yaptırarak remisyonda yıllarca sağlıklı bir şekilde yaşayabildiklerini belirten Dr. Kırdök şunları söyledi:
“Düşük bir ihtimalle de bağırsaklarını ameliyat ettirdiğimiz, kalın bağırsağının tamamını aldırdığımız hasta grubu olabiliyor. Eğer hasta uyumlu olursa, diyetine uyarsa ve ilaçlarını düzenli kullanırsa hayat kalitesini bozmayacak şekilde kronik bir hastalık şeklinde devam ediyor. O yüzden özellikle kanamalar, kanlı ishaller, karın ağrıları ve bir türlü tam olarak düzelmeyen şikayetleri varsa hastaların bir an önce dışkı testlerinin, kan testlerinin ve kolonoskopilerinin yapılması üzerine mutlaka gastroenteroloji uzmanına başvurmalarını öneririm.”