İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 12’nci Enformasyon Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İslamofobi’nin bir nefret suçu olarak görülmesi gerektiğini söyleyerek, "İslamofobi ile mücadele etmek sadece Müslümanların değil, uluslararası toplumun asli görevlerindendir” dedi.
İslam İşbirliği Teşkilatı 12. Enformasyon Bakanları Toplantısı, dün Beşiktaş’ta bir otelde başladı. Toplantının bugünkü bölümüne, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülke temsilcileri katıldı. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan toplantının açılış konuşmasını Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun gerçekleştirdi. Altun, günümüzde hakikate ulaşmanın zorlaştığını, her geçen gün daha fazla dezenformasyona maruz kalındığını ve dezenformasyonun önüne geçilmesi için çalıştıklarını söyledi. Fahrettin Altun, son dönemde yükselişe geçen İslamofobi hakkında ise, bunun bir suç olduğunu ve İslamofobi ile mücadele etmenin sadece Müslümanların değil, uluslararası toplumun bir görevi olması gerektiğini ifade etti.
“Artan teknolojik imkanlar gerçekliğin bozulmasını beraberinde getiriyor”
Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında işaret ettiği üzere, iletişim teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte bilgiye, habere ulaşmak kolaylaşırken, insanlığın hakikatle bağı giderek zayıflıyor. Geldiğimiz noktada her boyutta gerçeğe ve doğruya ulaşmanın zorlaştığı ’hakikat ötesi’ bir dönemi tecrübe ediyoruz. Günümüzde dünyanın dört bir yanında bireyler, toplumlar ve ülkeler dezenformasyona, yalana, çarpıtmaya her geçen gün daha yoğun bir şekilde maruz kalıyor. Görüyoruz ki artan teknolojik imkanlar daha çok, gerçekliğin bozulmasını beraberinde getiriyor. Hakikat ötesi çağda gerçekliğin ideolojik saplantılara kurban edildiğini, teknoloji şirketlerinin beklentileri doğrultusunda manipüle edildiğini ve vesayet çevrelerinin çıkarlarına göre yeniden inşa edilebildiğini görüyoruz. Bu soruna dikkat çekmek ve çözüm bulmak amacıyla konferansımızı bu yıl ’Hakikat Ötesi Dönemde Dezenformasyon ve İslamofobi ile Mücadele’ temasıyla gerçekleştiriyoruz. Hakikate sahip çıkmalıyız. Hakikate sahip çıkmak ve hakikat için mücadele etmek, yüce dinimiz İslam’ın temel öğretilerinden biridir. Dolayısıyla bizlerin bireysel ve toplumsal hayattan uluslararası ilişkilere, her boyutta hakikatten ayrılmamak, hakikati hâkim kılmak bizim temel sorumluluğumuzdur” dedi.
“İslamofobi ile mücadele etmek uluslararası toplumun asli görevlerindendir”
Özellikle son dönemde artış gösteren İslamofobi’nin bir insanlık suçu olduğunu söyleyen Fahrettin Altun, “Sayın Cumhurbaşkanımız dünkü konuşmasında, bir yüzünde dezenformasyon ve dijital terörün bulunduğu madalyonun, diğer yüzünde İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı olduğuna dikkat çekti. Gerçekten de günümüzün küresel tehditlerinden biri de hiç kuşkusuz İslam düşmanlığıdır. İslam düşmanlığının bugün literatürdeki karşılığı İslamofobi’dir. Biz İslamofobi dediğimizde esas itibarıyla İslam karşıtlığını, Müslüman düşmanlığını kastediyoruz. İslam dinine ve Müslümanlara yönelik düşmanlık ne yazık ki dünyanın dört bir yanında yoğun bir şekilde kendini gösteriyor. Günümüzde dezenformasyon faaliyetleriyle kasıtlı şekilde yükseltilen İslam ve Müslüman karşıtlığı ne yazık ki günden güne kendisine daha geniş alanlar bulabiliyor. Böylece İslam ve Müslümanlar ötekileştirilerek bir nefret nesnesi haline getirilmek isteniyor. Bunun arkasında bir endüstri olduğunu da bugün net bir şekilde görüyoruz. Her yıl yayınlanan Avrupa İslamofobi Raporuna baktığımızda İslam karşıtı ırkçılığın sosyal ve siyasal yaşamın birçok alanında hissedildiğini görüyoruz. İslamofobi aynı zamanda uluslararası toplumu da parçalayan, küresel huzur ve istikrarı tehdit eden bir özelliğe de sahiptir. Dolayısıyla tüm dünyanın İslamofobi ve İslam düşmanlığını açık bir nefret suçu, bir insanlık suçu olarak görülmesi ve bu suçla etkili şekilde mücadele etmesi gerekiyor. Yani bu suçla mücadele etmek sadece Müslümanların değil, uluslararası toplumun asli görevlerinden biri olmak durumundadır. Fakat görüyoruz ki ne yazık ki bazı ülkeler bu insanlık suçuyla mücadele etmek bir yana, yürürlüğe koydukları düzenlemelerle İslamofobinin kurumsallaşmasına hizmet ediyorlar” diye konuştu.
“Müslümanların yaşadığı sistematik sorunlar uluslararası gündemin bir parçası olmalıdır”
İslamofobi’nin doğurduğu olumsuz sonuçlara dikkat çeken Fahrettin Altun, “Müslümanlara yönelik şiddet yalnızca İslam karşıtlığının hızlı bir yükselişte olduğu Batı ülkelerinde de karşımıza çıkmıyor. Dünyanın farklı coğrafyalarında, doğu coğrafyasında da karşımıza çıkıyor. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere tüm küresel kurumların reforma tabi tutulması gereklidir. İslamofobi ile mücadele noktasında da bu gerekliliğin kendini açık ve net bir şekilde gösterdiğini görüyoruz. Bu nedenle küresel örgütlerde İslam ülkelerini de kapsayan karar alma mecraları genişletilmelidir. İslam ülkelerinin bu küresel örgütlerde etkinliği artmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız, “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek Birleşmiş Milletler Reformuna işaret ettiğinde orada aynı zamanda İslam dünyasının temsiliyetinin de zayıflığına işaret etmektedir. Müslümanların yaşadığı sistematik sorunlar uluslararası gündemin elbette bir parçası olmalıdır. Bu noktada İslam ülkelerinin ilgili kurum ve kuruluşları bu iş birliklerini artırmalı, yeni mekanizmalar ve çalışmalar ortaya koymalıdır. Biz bu kapsamda İslam İşbirliği Teşkilatının gerçekleştireceği faaliyetlerin hayati öneminin farkındayız” şeklinde konuştu.
“Hakikatten uzak ve düşmanca söylemleri ifşa etmeliyiz”
Uluslararası yayın organlarının Müslümanlara yönelik olarak son derece olumsuz imajlar çizdiğini belirten Altun, “Küresel ana akım medya Müslümanların sorunlarına, görüşlerine yeterince yer vermiyor. Bu durum, uluslararası medyayı bir yankı odasına çeviriyor. İslam’ın ve Müslümanların hedef gösterilmesiyle birlikte de nefret suçu ve şiddet ortamı bu yankı odasında büyütüldükçe büyütülüyor. Hiç kuşkusuz, İslamofobinin yayılmasına neden olan diğer bir unsur da, sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen dezenformasyon kampanyalarıdır. Aşırı sağın, popülist siyasetin sosyal medya üzerinden Müslümanlara yönelik dezenformasyonun artmasında da etkili kampanyalarıyla yeni insanlık suçlarına zemin hazırlıyorlar. Türkiye olarak ilgili kurumlarımız aracılığıyla İslamofobiyle mücadele etme ve bu konuda farkındalık oluşturma doğrultusunda da yoğun bir gayret gösteriyoruz. Böylesi zor bir dönemde hakikati anlatmak ve dezenformasyona geçit vermemek hepimizin ahlaki ve insani sorumluluğudur. Müslümanlar olarak gerçeğin savunucusu olarak çalışmalarımızı derinleştirmeliyiz. Hakikati tüm dünya ve insanlık için gündelik yaşamdan akademiye, medyadan siyasete kadar her alanda meşru bir zemin olarak kabul ettirmeliyiz. İslam’a ve Müslümanlara karşı geliştirilen hakikatten uzak ve düşmanca söylemleri ifşa etmeliyiz. Hoşgörü ve barış dini olan İslam’ın dünya kamuoyuna kendi özü ve gerçeğiyle gösterilmesi ancak bu şekilde mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı.