Hatay’da meydana gelen deprem faciasında gönüllü olarak arama kurtarma çalışmalarına katılan 14 yıllık maden işçisi Mustafa Aldırtmaz, yaşadıklarını anlattı. Aldırtmaz, "Akşam kampa gelip birbirimize sarılıp ağladık ama gündüz belli etmedik. Çünkü biz orada düşmemeliydik. Biz düşersek yanımızdakiler düşecekti. Halk düşecekti" dedi.
Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen asrın felaketinde yaralar sarılıyor. Deprem felaketinin ardından Zonguldak’tan bölgeye sevk edilen maden işçileri 350 vatandaşı enkaz altından canlı kurtarmayı başardı. 4 bine yakın depremzedenin ise cansız bedenine ulaştı. TTK Kozlu Müessese Müdürlüğü’nden Hatay’a gönüllü giden 14 yıllık maden işçisi Mustafa Aldırtmaz, maden ocaklarında soğukkanlı olmayı öğrendikleri için enkazlarda da can kurtarabilmek için riski göze alarak mücadele verdiklerini anlattı.
Arama kurtarma çalışmaları sonrası istirahat etmek için geldikleri kampta birbirlerine sarılıp ağladıklarını ancak gündüz arama kurtarma çalışmalarında dirayetli olduklarını söyleyen Mustafa Aldırtmaz, "Ben gönüllü olarak Hatay Antakya bölgesinde 12 gün kaldım. Psikolojik olarak da zordu. Hayatlar kayboldu. Çocuklar babasız, eşler kocasız. Orası çok değişik bir duygu. Bizim amacımız belli. Üzüntümüzü, moral bozukluğumuzu içimize atıp bir can daha fazla çıkartmaya gittik. İçimiz kan ağladı. Bebekler çıktı, anneler çıktı, çocuklar çıktı, bacılarımız çıktı. Ama biz dirayetli olmak zorundaydık. Görevimiz oydu. Madende serin kanlı olmayı öğrendik. Ama madenci derler ya çok cesaretli mi değil. Aslında madenci korktuğu için cesaretli ve tedbir alır. İçimize attık, yüreğimize attık. Akşam kampa gelip birbirimize sarılıp ağladık ama gündüz belli etmedik. Çünkü biz orada düşmemeliydik. Biz düşersek yanımızdakiler düşecekti. Halk düşecekti. Halka çok teşekkür ediyorum. Komutanlarımıza, güvenlik güçlerimize, devletimize, AFAD’a, Kızılay’a kim bizimle ilgilendiyse hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum" dedi.
"Açtığımız çukurda bebeğin bize el sallaması moral oldu"
Yarısı yıkılan bir binanın enkazına yıkılma tehlikesine karşı tedbir alarak girdiklerini anlatan Mustafa Aldırtmaz, açtıkları çukurda bir bebeğin kendilerine el salladığını görünce büyük bir mutluluk yaşadıklarını ifade ederek şöyle devam etti:
"Allah bana iki bebek ve bir anne çıkartmayı nasip etti. Canlı olarak çıkarttık. Allah’a şükürler olsun. Pazartesi deprem oldu. Depremden 4-5 gün sonra anne ve iki çocuğunu kurtardım. Bina yarım çökmüş, bir tarafı ayakta duruyor. Biraz cesaret istiyordu. Biz sesi duyduk. Ses de çok uzaktan ve ince geliyor. Artık bitmek üzere. Ben onu küçük çocuk sandım. Yalova Çiftlik Belediyesi gönüllüleri geldi yanımıza. Biz beraber girmeye karar verdik. Bina riskliydi. Mini bir toplantı yaptık aramızda. Binaya girme kararı aldık. Kepçeyi evin dışına ön taraf göçmesin diye dayadık. İçine direk çaktık. Yaşam çukuru denilen küçük bir delik açtık. Deldiğimiz yerin hemen altında çocuğun elini gördük. Bize el salladı. Onu tek sanırken arkasında anne ve çocuk vardı kucağında. Çocuk da üç aylık falandı. Bizim için de şaşırtıcı oldu. Türkçe bilmiyordu. Ama o bebeğin el sallaması bizi çok motive etti. Karşısında anne ve bebeği görünce şaşırdık. Üçüncü Allah’ın izniyle burunları bile kanamadan aldık."
"Kur’an-ı Kerim sayfalarını toplamaya gittiğimizde kızımızın sesini duyduk"
12 Şubat günü Antakya ilçesinde yaşadıklarını anlatan 15 yıllık maden işçisi Özkan Bekmezçi, depremden 5 gün sonra sağ kurtarılan 17 yaşındaki Asya Nur Öksüz’ün kurtarılma anını anlattı. İş makinesinin çalışması sonrası Kur’an-ı Kerim sayfalarını toplamak için girdikleri enkazda Asya Nur Öksüz’ün sesini duyduklarını anlatan Bekmezci, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Deprem bölgesine gittiğimizde ilk başta böyle bir enkazla karşılaşmamıştık. Oraya gidince insan duygusal olarak çöküntü yaşıyor. Gördüğü manzaradan dolayı. Çok zor bir süreçti. İki canlı vatandaşımızı kurtardık. İnsan gurur duyuyor. Hele bir tanesinin hikayesi gurur vericiydi. Babası şehir dışındaymış. Geldi bize yattığı odaları tarif etti. Sabah 8’den 16’ya kadar iş makinesi çalıştı. Bir an durdu. Saat 16.30 gibi Kur’an-ı Kerim sayfaları döküldü. Biz o sayfaları almaya gittiğimizde kızımızın sesini duyduk. Hepimiz çok duygulanmıştık. O sesin sayesinde kızımızı canlı kurtardık. İlk sesimizi duyuyor musun? İyi misin? Üzerinde baskı var mı? dedik. Kendisi gayet iyi olduğunu söyledi. 50 santimetrelik bir boşluktaydı. Ama ayaklarının olduğu yerde annesi ve kız kardeşinin cansız bedenleri vardı. 1,5 saat uğraştık kendisini kurtarmak için. 17 yaşındaki Asyanur’du. Allah’ım ülkemize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Ölenlere Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar diliyorum."