Türkiye’nin jeopolitik olarak doğal enerji geçiş güzergahı üzerinde olduğunu söyleyen Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Kemal Olçar, Türkiye’nin enerji-politik avantajlarından bahsetti. Olçar, “Türkiye’nin enerji merkezi olma ihtimali başta Yunanistan olmak üzere bazı Avrupa ülkelerince ve ABD tarafından engel olunmaya çalışılacaktır. Bu yüzden yeni enerji savaşlarının başlaması oldukça muhtemeldir” diye konuştu.
Türkiye’nin enerjide merkez olması ile ilgili Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Kemal Olçar açıklamada bulundu. Avrupa Birliğinin (AB) gaz ihtiyacının yüzde 40’ını Rusya’dan temin ettiğini ifade eden Olçar, “Dolayısıyla AB’nin temelde gaz tedarik merkezinin Rusya gibi öngörülemez ve enerjiyi zorlayıcı diplomasi aracı olarak kullanan bir ülke tekelinde olduğundan, başta Almanya olmak üzere diğer AB ülkelerinde (konut ve sanayide) gaz arzında şok etkisi oluşturan krizler meydana gelmiştir. Dolayısıyla AB enerji arzını çeşitlendirmek ve alternatiflendirmek için önemli çabalar harcamaktadır” dedi.
“Enerji bağımlılığı en yüksek AB”
ABD’den sonra en fazla enerji kullanan ülkelerin AB üyesi ülkeler olduğunu belirten Olçar, “Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarına yeterli yatırım yapmadığı için enerji bağımlılığı en yüksek AB’dir. Bunu aşmak için yeterli olmasa bile AB; tasarruf, tavan fiyat uygulaması, fosil yakıt kullanan şirketlerden zorunlu katkı alınması ve enerji şirketlerine destek gibi bazı tedbirler almaya çalışmaktadır” ifadelerini kullandı.
Olçar konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Doğalgaz üretiminin yüzde 17,7’si (714,9 milyar m3) Ortadoğu’ya, yüzde 22,2’i (896 milyar m3) Bağımsız Devletler Topluluğu’na (bu miktarın yüzde 17,4’ü, 701,7 milyar m3 RF’ye ait), yüzde 6,4’ü (257,5 milyar m3) Afrika ülkelerine, yüzde 16,6’sı (669 milyar m3) Asya Pasifik ülkelerine aittir. ABD ise toplam küresel üretimin yüzde 23,1’ni (934,2 milyar m3) üreterek ihtiyacından (826,7 milyar m3) fazlasını karşılamakta, AB ise yüzde 5,2 oranı ile (210,4 milyar m3) ihtiyacının (487,7 milyar m3) neredeyse yarısından azını üretebilmektedir. Bu tablo Türkiye coğrafyasına yakın konumda bulunan Ortadoğu’nun ve Bağımsız Devletler Topluluğu bölgesinin önemini koruduğunu göstermektedir. Diğer taraftan da Asya ve Hazar coğrafyasının geçiş noktası Anadolu Yarımadası’dır.”
“Transit ülke statüsünden terminal ülke (HUB) seviyesine”
Türkiye’nin jeopolitik olarak doğal enerji geçiş güzergahı üzerinde olduğuna vurgu yapan Beykent Üniversitesi’nden Dr. Kemal Olçar, “Rusya Federasyonu tarafından arz edilen doğalgaz yeniden fiyatlandırılarak Türkiye üzerinden dağıtımı yapılırsa AB, ABD ve Rusya Federasyonu’nun ortak çıkarları üzerinde mutabakat sağlanmış olacaktır. Bu konjonktürde Türkiye transit ülke statüsünden terminal ülke (hub) seviyesine geçiş yapması çok büyük ihtimaldir. Bu bölgede Türkiye, Hollanda TTF gibi; sanal alım satım işlemleri, vadeli işlemler, fiziksel işlemler veya takas işlemleri şeklinde enerji piyasasına yönelik faaliyetleri gerçekleştirebilecektir. Türkiye sadece Rus gazını dünya pazarlarına arz etmekle kalmayacak Hazar, Asya ve Ortadoğu gazının da üzerinden arzını sağlayabilecektir. Ayrıca Akdeniz’deki hidrokarbon payımız ve Karadeniz’deki gaz rezervleri Türkiye’nin tedarikçi ülke olma ihtimalini arttırmaktadır. Bu yüzden Marmara Ereğlisi LNG Terminali, Dörtyol FSRU LNG Terminali, Silivri ve Tuz Gölü Doğalgaz Yeraltı Depolama Tesisleri gibi enerji alt/üstyapı sayıları arttırılmalıdır” diye konuştu.
“Yunanistan engel olmaya çalışacaktır”
“Türkiye’nin enerji merkezi olma ihtimali başta Yunanistan olmak üzere bazı Avrupa ülkelerince ve ABD tarafından engel olunmaya çalışılacaktır” diyen Olçar, “Bu yüzden yeni enerji savaşlarının başlaması oldukça muhtemeldir. Bu mücadelenin ‘pivot’ bölgesi ya da ‘kalpgahı’ daha zayıf, istikrarsız ve güdümlü rejimlerin olduğu Ortadoğu ve Afrika ülkeleri olacaktır. Türkiye tedarikçi/enerji merkezi ülke ve Rus gazının batıya aktarım hattı olabilme özelliği sebebiyle ekonomik, diplomatik ve askeri güç unsurlarını milli kaynaklarıyla bugün olduğu gibi gelecekte de geliştirmek zorundadır” ifadelerini kullandı.