Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşuğlu, "Avrupa’nın merkezinde bugün konvansiyonel savaş var. Dolayısıyla Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu anda parçası olduğumuz Avrupa’ya önem vermemizde kaçınılmaz. Avrupa sadece, AB’den değildir. Ama biz bu kıtanın bir parçasıysak bu kıtanın taşıdığı krizleri aşması için bölgesel bir güç küresel bir aktör olarak katkı sağlamak zorundayız. Yani Avrupa’nın zayıflamasından da medet ummayalım, bazen yorumları görüyorum, ‘oh osun ekonomileri zayıflıyor, enerji sıkıntıları çekiyorlar’ diye. Avrupa’nın kıta olarak zayıflaması bizim lehimize değildir, ekonomik çıkarlarımıza da ters, Avrupa’nın istikrarı hepimizi için önemlidir" dedi.
Akdeniz Üniversitesi’nin (AÜ) 2022-2023 Akademik Açılış Töreni, Atatürk Konferans Salonu’nda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirildi. Törende Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na fahri doktora unvanı tevcih edildi ve cübbesi Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan tarafından giydirildi.
Törende "Belirsizlikler Çağında Çok Yönlü, Vizyoner Diplomasi: Türkiye Örneği" konusunda konuşma yaparak, ilk dersi veren Bakan Çavuşoğlu, yurt dışında ve yurt içinde üniversitelerle, sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek, dış politika teori ve pratiklerini paylaştığını belirtti. Konuşmasının ilk bölümünde küresel sistemi ve dönüşümü analiz eden Balan Çavuşoğlu, ikinci bölümde ise Türkiye’nin bu dönüşümde oynadığı role değindi. Siyasi tarih disiplinine bakıldığı zaman, dünyadaki dönüşümler önce derin bir kırılma ardından yeni sistemin kurulması şeklinde ilerlediğine değinen Bakan Çavuşoğlu, “2. Dünya Savaşı ve akabinde kurulan sistem gibi. Savaş sonrası kurulan sistemin sacayakları şunlardı; ekonomide IMF ve Dünya Bankası’nın merkezini oluşturduğu Bretton Woods sistemi. Siyasi alanda savaşın galibi büyük güçleri önceleyen BM sistemi. Ancak Doğu Bloku bu sistemin ekonomik yönüne ideolojik olarak karşı çıktı ve soğuk savaş uluslararası ilişkileri belirleyen paradigma oldu. Bu sistemde devletlerin nasıl davranacağı sorusu uluslararası ilişkiler disiplininin temel arayışı oldu. Bu çerçevede, devletler arasında rekabeti temel alan realizm, dayanışmayı esas alan idealizm temel uluslararası ilişkiler teorileri olarak ortaya çıktı. Her iki teori de Soğuk Savaş dengesini temel parametre kabul etti” diye konuştu.
"Yeni bir arayış"
Soğuk savaşın sona ermesinin ardından uluslararası ilişkiler disiplininin yeni bir söylem arayışına girdiğini aktaran Çavuşoğlu, "Önce Francis Fukuyama 1992’de bu durumu ’Tarihin Sonu’ olarak nitelendirdi. Ama çatışmalar ve sorunlar son bulmadığı için yeniden bir karşıta, yani çatışma eksenine dayalı analizler ortaya çıktı. Bunu da Samuel Huntington 1996’da ’Medeniyetler Çatışması’ olarak tanımladı. Her iki tez de kısa sürede geçersiz hale geldi. Şimdi ise zıt vektörlerin oluşturduğu bir gerilim var bir yanda küreselleşme, bir yandan parçalanma, içe dönme, ve bölünme yaşanıyor. Bugün küresel sistem tarihte örneği olmayan sınamalarla karşı karşıya, ilk olarak, küresel salgın; uluslararası sistemin zaaflarını ortaya çıkardı. Hem arz hem talep hem tedarik zincirleri kaynaklı, örneği görülmemiş bir ekonomik krize yol açtı” dedi.
"Rusya-Ukrayna Savaşı"
İkinci olarak büyük güç rekabetinin şiddetlendiğini kaydeden Çavuşoğlu, “ABD-Çin arasında mevcut ekonomik bağlantılar kopmaya başladı. ABD için artık en büyük tehdit Çin. ABD Başkanı Biden yönetimi son aldığı kararlarla Çin’de ileri teknoloji açısından kritik çip endüstrisini hedef aldı. Çin de, Devlet Başkanı Şi’nin öncülüğünde daha iddialı ve dominant bir dış politika izlemeye başladı. Batı-Rusya rekabeti de son 30 yılın zirvesine çıktı. Rusya-Ukrayna Savaşı, ciddi bir kırılma hattı oldu. Artık, taktik nükleer silahlar veya kirli bomba dediğimiz kitle imha silahlarının kullanılacağı söylemleri hakim. Üçüncü olarak, küresel bir kriz sarmalından söz etmek mümkün. Birbirini besleyen birçok kriz mevcut, ekonomik kriz, küresel enflasyon, çevre sorunları, terörizm, İslamofobi, düzensiz göç gibi küresel sorunlar, iç savaşlar ve darbeler, yabancı düşmanlığı gibi bölgesel sorunlar yükselişte” ifadelerini kullandı.
"Teknolojinin dönüştürücü gücü"
Teknolojinin dönüştürücü gücünün hayatın her alanında hissedildiğinin altını çizen Bakan Çavuşoğlu, "Yapay zeka, süper bilgisayarlar ve siber uzay birer potansiyel çatışma sahası olarak öne çıkıyor. Teknolojinin sunduğu imkanlar yine önce silah endüstrisinde kullanılıyor. Teknolojik gelişmeler, hayatın akışını da hızlandırıyor. Bir bakıma tarih hızlanıyor. İşte bu ortamda, bir yandan tarih hızlanırken bir yandan da görüş mesafesi azalıyor. Tarihin hızlandığı bu dönemler aynı zamanda yeni bir uluslararası sistemin doğum sancıları anlamına geliyor. Bugün uluslararası sistem köklü bir değişim yaşıyor. Bu kargaşada, Soğuk Savaş’ın genetik kodlarını taşıyan uluslararası ilişkiler teorileri de yeniden tanımlanıyor. Buna ’Batı Sonrası Uluslararası İlişkiler’ deniyor ve bu konuda literatür her geçen gün genişliyor. Yani dünyadaki dönüşümü okumak için teori de dönüşüyor. Zaten sosyal bilimler, tıpkı hayat gibi dinamik ve organik bir alan. Değişimi okumak için bize lensler sunan teoriler de sürekli gelişiyor, değişiyor” diye konuştu.
"Türkiye küresel aktör"
Bakan Çavuşoğlu, uluslararası bu tabloda Türkiye’nin de farklı alternatiflere hazırlanması gerektiğini belirterek, Türkiye’nin “iki sistem arasında” dengeli, aktif ve vicdani bir dış politika izlediğini kaydetti. Bu sayede Türkiye’nin bölgesel aktör konumundan küresel güç konumuna yükseldiğini kaydeden Çavuşoğlu, sadece gelişmeleri izleyip tepki geliştirerek dış politika yapma devrinin artık sona erdiğini bildirdi.
"Asya’nın bir parçasıyız"
Gelişmeleri öngörmek ve yönlendirmenin önemli olduğunun altını çizen Bakan Mevlüt Çavuşoğlu, "Bu nedenle, bugünkü temamızda yer alan, çok yönlü ve vizyoner dış politika, Türk diplomasisi için bir zorunluluk. Küresel sistemdeki değişim zorunluluğuna dikkat çeken en etkili ülkelerden birinin Türkiye olması bir tesadüf değil. ’Dünya beşten büyüktür’ veya ’Daha adil dünya mümkün’ çağrıları, küresel reform çabalarında kullanılan söylemler. Bu diplomasi anlayışıyla yenilikçi politikalar geliştirdik. 2019’da ilan ettiğimiz ’Yeniden Asya’ girişimi, Asya’nın yükselişini, yani zamanın ruhunu yakalayan bir politika. Köklerimizin bulunduğu Asya’nın bir parçasıyız.1000’den fazla eylem unsuruyla, farklı alanlardaki işbirliğimize derinlik kazandırıyoruz” dedi.
Antalya Diplomasi Forumu’ndan (ADF) övgüyle bahseden Çavuşoğlu, ADF’nin kısa sürede Türk dış politikasının yumuşak gücünü artıran bir aktör haline geldiğini işaret etti.
"En aktif bakanlığız"
Yenilikçi girişimlerden dijital diplomasiden de bahseden Çavuşoğlu, "Dış politikada teknoloji kapasitemiz artıyor. Konsolosluk hizmetleri, kamu diplomasisi, siber güvenlik, dış politika analizi alanlarında büyük veri, yapay zeka gibi teknolojinin dönüştürücü gücünden yararlanıyoruz. Geleceğin trendleri, muhtemel çatışma noktalarını tahminde dijital imkanlardan yararlanmak için bu alanda önde gelen kurumlarla temaslarımızı artırıyoruz. Sosyal medyada dünyadaki en aktif Dışişleri Bakanlıkları arasındayız. Türkçe Twitter hesabımız takipçi sayısı bakımından Dışişleri Bakanlıkları arasında Avrupa’da birinci, dünyada beşinci sırada. İnternet sitemiz 10 dilde yayın yapıyor” dedi.
Yenilikçi adımlardan en önemlisinden birinin Türkiye’nin arabuluculuktaki öncü rolü olduğunu vurgulayan Bakan Çavuşoğlu, soğuk savaş sonrası hızlanan barış çalışmaları sosyal bilimlerin önemli dallarından biri haline geldiğini aktardı.
"Arabuluculuk"
BM, AGİT ve İİT Arabuluculuk Dostlar Gruplarında aynı anda eş başkanlığı yürüten tek ülkenin Türkiye olduğunu işaret eden Çavuşoğlu, "Bugüne kadar 8 kez İstanbul Arabuluculuk Konferansı, 3 kez İİT Üyesi Ülkeler Arabuluculuk Konferansı düzenledik. Sahadaki arabuluculuk çabalarımızın çok örneği var. Çoğunu biliyorsunuz. Artık, geleceğin arabulucularına ülkemizde eğitim veriyoruz. Afrika Açılımı politikamız, somut sonuçlar vermeye başladı. 2002’de 12 olan temsilciliğimiz bugün 44 oldu. Ticaretimiz aynı dönemde 4,3 milyar Dolar’dan 34,5 milyar Dolar’a yükseldi. 2022 sonunda 45 milyar Dolar öngörülüyor. Neredeyse 10 kat. Latin Amerika’da temsilciliklerimiz ise 6’dan 19’a, ticaretimiz 1 milyar Dolar’dan 15 milyar Dolar’a çıktı. 20 sene önce tüm Latin Amerika ülkeleriyle 1 milyar dolarlık ticaret yapıyorduk, bugün 15 milyar dolara çıktı. Bu sene 20 milyar dolar hedefine doğru ilerliyoruz” diye konuştu.
"Avrupa’nın istikrarı önemli"
Ağustos ayındaki Büyükelçiler Konferansı’nda Türkiye, Avrupa’dır diyerek, Avrupa’ya açılım politikasını duyurduklarını hatırlatan Bakan Çavuşoğlu, “Aynı Asya’da olduğumu gibi biz Avrupalıyız. Niye Avrupa açılımı bakan bey diye sorabilirsiniz? Gerçekten haklı bir soru ancak Avrupalı bir güç olarak kıtanın zor döneminde yeniden dikkatimizi Avrupa’ya vermek zorundayız. Çünkü Avrupa’nın merkezinde bugün konvansiyonel savaş var. Dolayısıyla Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu anda parçası olduğumuz Avrupa’ya önem vermemizde kaçınılmaz. Bunu sadece Türkiye’nin AB’ye üye olması anlamına getirmeyelim. Avrupa sadece AB’den değildir. Büyük Avrupa’dan bahsediyoruz. Avrupa Konseyi, AGİT var. Ama biz bu kıtanın bir parçasıysak bu kıtanın taşıdığı krizleri aşması için bölgesel bir güç küresel bir aktör olarak katkı sağlamak zorundayız. Yani Avrupa’nın zayıflamasından da medet ummayalım. Bazen yorumları görüyorum, ‘oh osun ekonomileri zayıflıyor, enerji sıkıntıları çekiyorlar’ diye. Avrupa’yı eleştireceğimiz bir çok konu var. Avrupa’da vizyonsuzluk, çifte standart var, iki yüzlülük, öngörüsüzlük var, sayabiliriz. Ama Avrupa’nın kıta olarak zayıflaması bizim lehimize değildir, ekonomik çıkarlarımıza da ters Avrupa’nın istikrarı bakımından hepimizi için önemlidir” ifadelerine yer verdi.
Bakan Çavuşoğlu, Doğu-Batı arasında kritik bir omurga oluşturan Türk dünyası, ’Orta Koridor’un önem kazanmasıyla daha da ön plana çıktığını belirtti. Yenilikçi ve aktif adımların gerçekleştirilebilmesi için hem güçlü hem de güven duyulan bir aktör olunması gerektiğinin altını çizen Bakan Çavuşoğlu, içeride milli gücü oluşturan unsurlarda gerekli sinerji sağlanamazsa dışarıda da başarılı olunamayacağını kaydetti.
"Her ülke gücü kadar konuşabilir"
Her ülkenin gücü kadar konuşabileceğini vurgulayan Bakan Çavuşoğlu, "Biz diplomaside gücümüzü, en dinamik güç unsurumuz olan gençliğimiz başta olmak üzere milletimizden alıyoruz. Geleneğimiz ve medeniyetimiz bizim şansımız. Milli gücümüzün önemli bir bileşeni. Hariciyemizin köklü geçmişi de bu mirasın bir sonucu. Ancak, bugüne adapte olmak ve geleceğe hazırlanmak bundan daha önemli. O yüzden sürekli dinamik, sürekli atak olmalıyız. Ancak bu sayede Cumhuriyetimizin önümüzdeki asrını tüm dünyada “Türkiye Yüzyılı” yapma hedefimize ulaşırız” açıklamalarında bulundu.