Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Onur Kaplan, Zorunlu Deprem Sigortası’nın ‘hak sahipliği’ konusunda önemli bir kriter olduğunu vurguladı.
Deprem bölgesinde bir yandan yaralar sarılmaya çalışılıyor, bir yandan da hasarlı binaların yıkımı ve enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. 11 ilde toplam milyonlarca kişiyi etkileyen depremin ardından yüz binlerce bina yıkıldı ve bir o kadar bina ise acil olarak yıkılmayı bekliyor. Yakınlarını, tüm malvarlıklarını, evlerini ve iş yerlerini kaybeden vatandaşlar, 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara İlişkin Kanun” ve “Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde hasar tespit süreci tamamlandıktan sonra, e-devlet sistemi üzerinden hak sahipliği için başvuruda bulunabilecek. Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Onur Kaplan, “Hak Sahipliği” konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
‘Hasar tespiti yapılacak’
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından yapılan Zorunlu Deprem Sigortası’nın ‘hak sahipliği’ konusunda önemli bir kriter olduğunu vurgulayan Kaplan, “Depremde oturdukları ev ve iş yerleri zarar gören vatandaşların, devletten alacağı yardımlar için söz konusu yapılarında hasar tespit çalışması yapılması gerekiyor. Bu yönde ev ve iş yerleri zarar gören vatandaşlar, afetin o yapıda meydana getirdiği hasarın tespitine dair inceleme sonucunda, hasar sınıflandırmasına göre devletin yapacağı afet konutlarında hak sahibi olabilir. Şayet, hasar tespit raporu neticesinde bina ‘orta hasarlı’ olarak belirlenirse, hak sahipliği bakımından diğer şartların bulunması halinde ‘Güçlendirme Kredisi’nden faydalanabilir. Ancak zorunlu deprem sigortası çerçevesindeki binalar için 7269 sayılı kanun ve ilgili mevzuattan doğan devletin, konut kredisi açma veya bina yaptırma yükümlülükleri, zorunlu deprem sigortası yaptırılmamış olduğunun tespit edilmesiyle sona ermektedir. Afetzedelerin, bu haklardan faydalanabilmesi için deprem öncesinde ilgili bina veya bağımsız bölümlerde ‘Zorunlu Deprem Sigortası’ yaptırmış olması gerekiyor. Depremzedeler, sigorta yaptırmadıysa hak sahipliğinden yararlanamaz” dedi.
‘Devlet tek konuta yardım eder’
Birden fazla konutu veya iş yeri depremde zarar gören afetzedelerin alacakları yardımların kriterlerine de değinen Dr. Öğretim Üyesi Onur Kaplan, “Depremin meydana geldiği büyükşehir sınırları içerisinde birden fazla evi ve iş yeri zarar gören ve kendisine ait oturacağı sağlam konut olmayan vatandaşlar, zorunlu deprem sigortası yaptırmış olmaları durumunda diğer şartların da sağlanması halinde sadece bir konut ve bir iş yeri için hak sahipliği elde edebilir” dedi.
‘Hak sahipliği devredilemez’
Afet nedeniyle konut ve iş yeri yıkılan veya zarar gören kişinin, afetzedelik ve buna bağlı hak sahipliği durumunun miras yolu hariç hiçbir şekilde üçüncü kişilere geçmeyeceğini belirten Kaplan, “Ağır hasarlı veya yıkılan konutta bir arada ikamet eden ebeveynler ve evli çocuk ayrı ayrı hak sahibi olamaz. Konut kimin mülkiyetindeyse, hak sahibi de kural olarak o kişidir. Ancak ebeveynine ait başka bir konutta ikamet eden ve evi hasar gören evli çocuk ise hak sahibi olabilir. Ne var ki, kendisine ait fakat evli çocuğunun oturduğu konut hasar almayan ebeveyn, o yerde bulunan kendi oturduğu konut ağır hasar alır veya yıkılırsa hak sahipliğine başvuramıyor. Keza, kişinin eşine ait o yerde müstakil başka bir konutu veya dairesi varsa hak sahibi sayılmaz. Bunun yanı sıra binası orta hasarlı olan afetzedelerin, güçlendirme yapılmaksızın, kural olarak o binayı kullanmasına ve o binada oturmasına izin verilemez. 1 yıl içerisinde o binada güçlendirme yapılmadığı takdirde ise, itiraz yoksa söz konusu bina ‘yıkılması gereken bina’ sayılarak yıktırılır” diye konuştu.
İmar barışını kapsamıyor
Öte yandan varsa, “İmar Barışı” ile hukuken kullanılabilir hale gelen kaçak ve plansız yapıların sahiplerinin, yapı kayıt belgesine bağlı olarak imar açısından kazanılmış hakları bulunmadığını ve bu nedenle hak sahipliğine başvuramayacaklarını belirten Kaplan, depremde kiracısı oldukları konutun veya iş yerinin zarar görmesi durumunda kiracıların, bu nitelikleri sebebiyle hak sahibi olamayacağını ve devletin yapacağı afet konutlarından ya da iş yeri için verilecek inşaat kredilerinden faydalanamayacağını söyledi.