Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Kocaeli’de düzenlenen 7. Tematik Kış Kampları’nda konuştu. Altun, "Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak. Güçlü devletleri olan milletler medeniyet üretecek, güçlü devletleri olan milletler geleceği şekillendirecek. O nedenle güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir. Elbette bu devlet de bu dijital iletişim alanının regülasyonu ve kendi iletişim teknolojilerimizin inşası çok önemli bir unsurdur" dedi.
Her yıl geleneksel olarak yapılan ve bu sene 7’ncisi düzenlenen Tematik Kış Kampları’nın Dijital İletişim programı Kocaeli’de yapıldı. Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen programın son gününde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun konuştu.
İçinde yaşanılan dönemin krizlerle dolu olduğunun altını çizen Altun, "Bugün bizim hala etkilerini insanlık olarak yaşadığımız iki temel kriz ortaya çıkmıştır. Bir demokrasi krizi, iki hakikat krizi. Bunlar birbirini besleyen, birbirini büyüten krizlerdir. Bugün içinde yaşadığımız dünya krizlerle malum bir dünyadır. Birçok bölgesel ve küresel krizle bizler uğraşıyoruz. Özellikle son dönemde küresel salgınla, pandemiyle birlikte bu krizlerin nasıl toplumları olumsuz etkilediğini ve artık krizlerin kurumsallaşma süreçlerinin çok önüne geçtiğini ve bu modernliğin vaatlerini yerine getirmekte ciddi anlamda bu modernliğin kurumlarını zora soktuğunu göstermiştir. Bugün finans krizleri, hammadde krizleri, sağlık krizleri artık sadece batı dışı ülkeler için değil, batılı ülkeler için de konuşulan temel krizlerdir” dedi.
"Dijital iletişim döneminde hakikatin önemsizleştiği, yalanın sıradanlaştığı bir evreden bahsediyoruz"
Dijital iletişim döneminin içerisinde hakikatin önemsizleştiğini vurgulayan Fahrettin Altun, "Bunlarla birlikte bizim üzerinde durmamız gereken iki temel kriz daha vardır, demokrasi krizi ve hakikat krizi. Demokrasi krizinin merkezinde enforme edilen bilgilendirildiği söylenen birey vardır. Modern kitle iletişim araçları kendi faaliyetlerini meşrulaştırırken bireyleri, kitleleri doğru bilgilerle donattığını ifade etmekte ve bu doğru bilgilendirme de onların siyasal karar alma süreçlerine etki edeceğini varsaymaktadır. Fakat eğer bu bilgilendirme süreci doğru bir bilgilendirme süreci değilse, buradaki iletişim çarpıtılmış bir iletişim ise bu takdirde bugün yaşadığımız gibi doğru bilgilendirilmeyen, manipüle edilen bireylerin varlığından söz edebiliriz. Bu bireylerin varlığı esas itibariyle bir elit grubunun yönettiği, bilgilendirme süreçlerinin etkisindeki bireylerin yine demokrasi süreçlerindeki varlığı bir demokrasi krizini beraberinde getirmektedir. Bu dijital dönemde, dijital iletişim döneminde daha da derinleşen bir krizdir. Diğer kriz yine buna bağlı olarak ortaya çıkan hakikat krizidir. Manipüle edilmiş bireylerin ve kamuoyunun varlığından bahsediyoruz. Giderek yine dijital iletişim döneminde hakikatin önemsizleştiği, yalanın sıradanlaştığı bir evreden bahsediyoruz. Bu evrede aslında bir hakikat kriziyle karşılaşıyoruz. Hakikat krizi demokrasi krizini, demokrasi krizi de hakikat krizini büyüten iki kriz olarak karşımıza çıkıyor" ifadelerini kullandı.
"Türkiye’nin son dönem hikayesi; batıcı sömürge düzenine karşı çıkmak, Türkiye’yi batıcı bağımlı sistemden özgürleştirmek"
İletişim alanında batıcı sömürgeye karşı Türkiye’nin özgürlük mücadelesi verdiğini ifade eden Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sürecin olmazsa olmazı bir diğer unsursa batıcı bağımlılık sistemidir. Batılı sömürge düzeni, batıcı bağımlı sistemi olmadan varlık gösteremez. Yani batıcı bağımlı sistemi; bir batılı sömürge düzenini kuran aktörler, bunu devam eden aktörler, bir de batı dışı dünyada batıcılığı temel siyasal motivasyonu olarak gören ve bu eksende hareket eden, mutlak suretle batı ekseninde gidilmesini tavsiye eden elitlerin varlıklı olduğu bir sistemdir. Bu noktada Türkiye’nin son dönem hikayesi; batıcı sömürge düzenine karşı çıkmak, batılı sömürge düzeninin dışına çıkmak, batı dışı toplumları bu anlamda bir farklılığa davet etmek ve diğer taraftan da Türkiye’yi içeride batıcı bağımlı sisteminden özgürleştirmek gayreti. Bunu da dipnot olarak belirtelim. Küresel anlamdaki adaletsizlik, siyasal ve ekonomik anlamda kendisini gösteren adaletsizlik, 19. ve 20. yy’dan bugün farklı örneklerini gördüğümüz adaletsizlik elbette iletişim alanında da varlığını gösteriyor. Kültür alanında bunun adına kültür emperyalizmi diyoruz. Batının kültürel kodlarının batı dışı toplumlara dayatılması düzeni. Benzer bir süreç medyada da var. O nedenle biz bir iletişim emperyalizminden, bir medya emperyalizminden bahsediyoruz. Batılı ülkelerin batı dışı toplumları bir anlamda sömürdüğü bir başka mekanizmadan bahsediyoruz. Burada bir adaletsizlik söz konusudur. İfade ettiğim gibi batı dışı toplumlar, batılı merkezler tarafından ve batı dışı toplumlar tarafından tüketilen bir iletişim akışından bahsetmek mümkün. Bu anlamda istisnalar dışında batı dışı toplumların ürettiği, batılı toplumların tükettiği süreçlerden bahsedemeyiz. Buradaki akış çok açık ve net"
"Türkiye olarak, küresel adaletsizlikle mücadele etmek için bütün gayretimizi ortaya koyuyoruz"
Türkiye’nin küresel adaletsizlik karşısında mücadele gösterdiğini belirten Fahrettin Altun, "Yalanın sıradanlaştığı ve hakikatin önemini yitirdiği bir yerde ne bilim ne siyaset ne de ticaret yapılabilir. Mutlak suretle hakikatin kazandığı bir iletişim nizamının küresel ortamda tesis edilmesi gerekir. Bunun için entelektüel alandan siyasal alana kadar çok geniş bir spektrumda el birliğiyle mücadele etmek zorundayız. Biz Türkiye olarak bu noktada iletişim alanındaki küresel adaletsizlikle mücadele etmek için elimizden gelen bütün gayreti ortaya koyuyoruz. Cumhurbaşkanımızın bu noktada küresel adaletsizlikle mücadele vizyonu, bizim de iletişim alanındaki mücadelemizin temel kalkış noktasıdır. Nitekim son 20 yılda özellikle Türkiye’nin etkin olduğu birçok uluslararası platformda bu alandaki adaletsizliği gidermek için yoğun gayret sarf ediyoruz. Gerek batılı örgütler, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütler gerekse de İslam İş Birliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi uluslararası platformlarda küresel adaletsizliğin giderilmesi için gayret sarf ediyoruz. Batı dışı toplumların daha fazla temsil edilmesi için, onların sesinin daha fazla duyulması için çabalıyoruz. Bu noktada hem özel sektörde hem de kamuda çok değerli kurumlarımız var" dedi.
"Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak"
Küresel kaos çağında güçlü devlet olmanın önemine değinen Altun, "Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak. Güçlü devletleri olan milletler medeniyet üretecek, güçlü devletleri olan milletler geleceği şekillendirecek. O nedenle güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir. Elbette bu devlet de bu dijital iletişim alanının regülasyonu ve kendi iletişim teknolojilerimizin inşası çok önemli bir unsurdur. Bugün elhamdülillah 20 yıl öncesinden çok daha güçlü bir Türkiye var ve önümüzde de bu noktada bir Türkiye Yüzyılı var. Bu Türkiye Yüzyılı’nda bizler imkanlarımızın farkında, karşı karşıya kaldığımız tehditlerin bilincinde bireyler olarak ne olursa olsun aktif, umutlu, iddialı bir şekilde yol almalıyız" şeklinde konuştu.
Programın sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dijital iletişim ve Tematik Kış Kampı ile ilgili düşüncelerini anlattığı video salona izletildi.