AFAD Başkanlığında bir araya gelen uzmanlar, meydana gelen depremin farklı boyutlarını ele alarak, süreçle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ilin etkilendiği iki büyük depremle ilgili Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nda (AFAD) bir araya gelen Dr. Ömer Emre, Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof Dr. Bülent Kaypak, ODTÜ İnşaat Mühendisliği ve Deprem Çalışmaları Bölümleri Öğretim Görevlisi Ayşegül Gündoğan, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Görevlisi Murat Altuğ Erbelik, KTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Uygulamalı Jeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aykut Akgün, Sosyolog Sibel Kalaycı ve TOBB Ekonomi Teknoloji Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nuray Karancı, açıklamalarda bulunarak süreçle ilgili konuları ele aldılar.
“Yıkımın büyük olmasına sebep olan şey, ana fay boyunca 3 veya 4 ana fay bölümünün kırılması”
Dr. Ömer Emre, fay hattı içerisindeki kırılmalar sebebiyle yıkımın büyük olduğuna değinerek, “Depremlerin nerede olacağını, hangi büyüklüklerde olacağını kısmen tahmin edebiliyoruz, fakat ne zaman olacağını bilemiyoruz. Bu kadar yıkımın büyük olmasına sebep olan şey, ana fay boyunca 3 veya 4 ana fay bölümünün kırılması. Bu büyüklükte bir deprem, bu bölgede beklemediğimiz bir depremdi. Sürgü faylarının bu kadar çabuk tetikleneceğini öngörmemiştik” dedi.
“Büyük bir etki varken, ardından başka büyük enerjili etki ortaya çıktı
Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Kaypak, art arda iki büyük depremin şaşırtıcı olduğunu söyleyerek, “Bizi şaşırtan olay, iki depremin de birbirine yakın büyüklükte olması. Büyük bir etki varken, ardından başka büyük enerjili etki ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.
“İlk depremin değerlendirmelere göre şiddet değeri 10 ila 11 arasındadır”
Depremlerin şiddetinin olağanüstü boyutlarda olduğunu aktaran ODTÜ İnşaat Mühendisliği ve Deprem Çalışmaları Bölümleri Öğretim Görevlisi Ayşegül Gündoğan, “Genelde değiştirilmiş ‘Mercalli’ ölçeğini kullanırız şiddet ölçerken. İlk depremin değerlendirmelere göre şiddet değeri 10 ila 11 arasındadır. İkinci depremin de şiddet değeri yaklaşık 10’dur” şeklinde konuştu.
“Ülkemizdeki binalar genel yapı stoklarını taşımaktadır”
Her bölgede farklı deprem titreşimleri olduğunu aktaran ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Görevlisi Murat Altuğ Erbelik, “10 ilimizde yaklaşık 2 milyon 400 bin bina bulunmakta. Ülkemizdeki binalar genel yapı stoklarını taşımaktadır. Depremin etkisinin farklı titreşim özelliklerine sahip yapıların hepsini etkilediğini görmekteyiz” değerlendirmesinde bulundu.
“Depremlerden sonra ortaya çıkacak yamaç süreçlerinin dikkatle incelenmesi gerektiğini vurguluyoruz”
Deprem sonrası başka doğal afetlerin yaşanma ihtimaline karşı tedbir alınması gerektiğine değinen KTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Uygulamalı Jeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aykut Akgün, “Depremlerden sonra ortaya çıkacak yamaç süreçlerinin dikkatle incelenmesi gerektiğini vurguluyoruz. Alanda önemli sayıda heyelan ve kaya düşmelerinin yaşandığını öğreniyoruz. Yerleşim alanlarını direkt etkileyen bir süreçten söz etmesek de, kara ve demir yolu gibi sahaya lojistik destek sağlayan ana arterlerde bu etkilerin ortaya çıkabileceğini, sahaya ulaştırılması mümkün veya gerekli lojistik desteğin aksamaması konusunda süreçlerin dikkatli incelendiğinde de söz edebiliriz” diye konuştu.
“Toplumca daha dirençli olmanın yolunu aramalıyız”
Sosyolog Sibel Kalaycı da her anlamda daha dirençli bir toplum olunması gerektiğini vurgulayarak, “Çeşitli doğal tehlikelerle yüz yüzeyiz. Bunlara da hazırlıklı olmalıyız. Şu anda yaşadığımız bölgesel bir felaket. Bilimin ilk kez karşılaştığı doğal bir tehlike. Bunu hep birlikte öğrendik. Yeni çalışmalarımızı da yapacağız. Türkiye olarak gelişmiş bilgilere sahibiz fakat bu yeni bir olay. Bunu herkesin bu şekilde anlaması lazım. Bunu iyi bilmek ve yeniden yapılama döneminde, dirençli kentler oluşturmamız lazım. Toplumca daha dirençli olmanın yolunu aramalıyız. Toplumca da dirençli olmalıyız” dedi.
“Onlara umut aşılamamız gerekiyor”
Depremin psikolojik etkilerinin unutulmaması gerektiğini hatırlatan TOBB Ekonomi Teknoloji Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nuray Karancı, “Bütün bu yaşananlar büyük bir sayıda kişinin etkilenmesine neden oldu. Ne yapabiliriz diye bakıyoruz. Yapabileceğimiz çok şey var. Bunlardan ilki, afet ve sonrası dönemleri psikolojik olarak değişik evrelerde ele alabiliriz. Şu anda ‘Şok’ evresindeyiz. Bu evreninin özelliklerini bilmemiz gerekiyor. Bizim de depremzedelere güvende kalabilecekleri, ihtiyaçlarını karşılayabilecek mekanlar temin edebilmemiz gerekiyor. Onlara umut aşılamamız gerekiyor” dedi.