Tarih: 27.09.2022 17:02

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “Şiddet ve Medya Çalıştayı”na katıldı

Facebook Twitter Linked-in

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “Şiddet ve Medya Çalıştayı”na katıldı. Burada konuşan Özer, Aile Okulu Projesini başlattıklarını belirterek, "Şu ana kadar 1 ay gibi kısa sürede 137 bin aileye ulaştık. Hedefimiz 2022 yılı sonuna kadar 1 milyon aileye ulaşmak" dedi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ev sahipliğinde düzenlenen “Şiddet ve Medya Çalıştayı” İstanbul’da başladı. Medyada şiddet içerikli yayın ve programlara yönelik farkındalığın artırılması ve söz konusu içerikler sebebiyle toplumsal sağlığın zarar görmesinin önüne geçilmesini amaçlayan çalıştaya, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Rıdvan Duran, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, meslek örgütü temsilcileri ve medya kuruluşları yöneticileri katıldı. Çalıştaya İhlas Haber Ajansı’ndan katılan isim ise İhlas Haber Ajansı Görüntülü Haberler Servisi Müdürü Esra Şimşek oldu. Çalıştayda konuşan Bakan Özer sözlerine, Mersin’deki terör saldırısında şehit olan polis memurunun ailesine başsağlığı dileyerek başladı. Bakan Özer, medyada şiddet söyleminin öğrencileri de olumsuz etkilediğini, bakanlık olarak konu ile ilgili birçok çalışma gerçekleştirdiklerini söyledi.

“Giderek bilgiye maruziyet artarken doğru bilgiye erişim zorlaşmaya başladı"
Gelişen teknolojinin beklentilerin aksine doğru bilgiye erişim konusunda yeni sorunlar ortaya çıkardığını belirten Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “İletişim teknolojileri akıllandıkça bağımlılığın istenmeyen bir durum değil, tam tersine niyetlenen ve istenen bir durum olduğunu görüyoruz. Gençlerin dijital bağımlılığın sadece online oyunlarla değil, diğer sosyal medya platformlarının da desteklenmesiyle birlikte tüm dünyada gençlerin bağımlılıkla mücadele etme veya davranışsal bozukluklarla, Amerikan Psikiyatri Birliğinin de 2014 yılından itibaren artık tanımladığı davranışsal bağımlılıklarla, bu iletişim mecraları arasındaki ilişkiler artık tartışma gündemlerinde yerini almaya başladı. Bağımlılık arttıkça bireysellik çok daha fazla artmaya başladı. Gençlerimiz çok daha fazla yalnızlaşmaya, evde aile bireyleriyle iletişimlerini mümkün olduğu kadar minimumda tutmaya başladılar. Özellikle Covid-19 salgını döneminde yüz yüze eğitime ara verilmesi bu süreçleri çok daha fazla pekiştirdi. Giderek bilgiye maruziyet artarken doğru bilgiye erişim zorlaşmaya başladı. Artık hakikat, bilgi çok daha gömülü, çok daha erişilebilmesi zor olan şeyler olmaya başladı. Aslında bizim beklentimiz, teknoloji arttıkça, modernleşme ile küreselleşme ile birlikte bilgiye erişimin kolaylaştığı bir ortam beklerken tam tersine, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar bağımlılığın arttığı ve çok azınlıkta olan, teknolojiyi üreten bir grubun, dünyanın büyük kesiminin tercihine, davranışlarına, tepkilerine müdahale edebildiği yeni bir sisteme doğru evrilmeye başladı. Bunların en önemli iki konusu, medyada şiddetin çok görünürlüğün artması, ikincisi de doğru bilgiye erişimin gittikçe zorlaşması. Bağımlılıkla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı olarak gençlerin mümkün olduğu kadar sosyalleşme kapasitelerini artırma ve bağımlılıktan uzak tutma ile ilgili elimizden gelen çabayı sarf etmemize rağmen gerçekten çok meydan okuyucu bir problemle karşı karşıya olduğumuzu not etmemiz gerekiyor. Bu sadece Milli Eğitim Bakanlığının tek başına çözebileceği bir şey değil. Tüm bakanlıkların, tüm toplumun bir araya gelerek genç neslin, sadece akademik becerilerle değil, sağlıklı bir şekilde büyümesi ile ilgili de ortak kafa yorması gereken, çaba sarf etmesi gereken bir alan olarak ortada durmaktadır” dedi.

“En büyük görevimiz iletişim becerileri güçlü bireyler yetiştirmek”
Milli Eğitim Bakanlığı olarak amaçlarının, öğrencilerin iletişim becerileri güçlü, sağlıklı bireyler olarak yetiştirmek olduğunu söyleye Özer, “Eğitim sisteminin çerçevesini düşündüğümüz zaman, yüksek öğretimi de dahil ettiğimizde 25 milyonluk fırsat penceresi çok güçlü olan bir genç nüfusa sahibiz. Gençlerimizin dünyadaki akranları ile rekabet edebilmesi için akademik becerileri güçlü bir şekilde yetiştirmek Milli Eğitim Bakanlığının tek amacı olamaz. Aynı zamanda onların sağlıklı bireyler, psikolojik, duygusal gelişimlerini ve iletişim becerilerini güçlendirecek sağlıklı bireyler olarak yetiştirmek de bizim en büyük görevimiz. Bu görevi yaparken çocuklarımızın gençlerimizin özellikle şiddet içerikleri ile çok sıklıkla karşı karşıya kalmaları onların psikolojik, duygusal durumlarında travmalara yol açacaktır. Bu travmalar akranlarıyla ilişkilerini etkilediği gibi, okul ortamındaki ikliminin de bozulmasında çok büyük etkisi olacak. Şiddeti sadece fiziksel bir şiddet olarak tanımlamıyorum. Aslında yanlış bilginin, doğru olmayan bilginin de hakikate karşı işlenmiş bir şiddet olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.

“137 bin aileye eğitim verildi. Amacımız 1 milyon aileye ulaşmak”
“İletişimi güçlü bir toplum inşa edebilmemiz için sadece Milli Eğitim Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının değil, Aile Bakanlığımızın değil, tüm bakanlıklarımızın, tüm kurumların, tüm medya temsilcilerimizin sorumlu bir şekilde hareket etmesinde büyük fayda var” diyen Bakan Özer, Milli Eğitim Bakanlığı olarak attıkları adımlardan bahsetti. Özer, “Biz bakanlık olarak bu konuda, özellikle medyada şiddet, yanlış bilgi bağlamında önemli adımlar atıyoruz. Bunlardan bir tanesi RTÜK Başkanımızla birlikte yürüttüğümüz medya okuryazarlığı seçmeli dersidir. Okuryazarlık seçmeli dersimizi eğitim sistemimizde gençlerimizin doğru bilgiye medya okuryazarlık kapasitesini artırma ve doğru bilgiye erişmedeki dikkat edilecek hususlarla ilgili bilinçlendirmeye önemli katkı sunmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda yakın zamanda Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde Aile Okulu Projesini başlattık. Amacımız aile içi iletişim, kültürel değerler, çocukların gençlerin madde ve internet bağımlılıklarının azaltılmasında ailenin farkındalığını artırma, çevre bilincini artırma ama en önemlisi iletişim, bağımlılık ve doğru bilgiye erişimle ilgili bir Aile Okulu başlattık. Şu ana kadar bir ay gibi kısa sürede 137 bin aileye ulaştık. Hedefimiz 2022 yılı sonuna kadar 1 milyon aileye ulaşmak. Üçüncü boyut ise öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerimizin kişisel ve mesleki gelişimlerini çok önemsiyoruz. Bakanlık olarak sadece mesleki becerilerini değil, aynı zamanda bir örnek birey olarak okulun ekosistemi içinde rol model olarak yer almaları nedeniyle iletişim becerilerini artırma anlamında medya ile ilişkileri internet bağımlılığı anlamında da sürekli bilgilendirme, gelişimlerini artırma, farkındalık düzeyini artırma noktasında hizmet içi eğitimler vermeye devam ediyoruz. Okullar toplumun yansıdığı yerler. Okulda ne görüyorsak toplumda o vardır. Bu bilinçle hareket ettiğimiz zaman okula yaklaşımımızın da değişeceğini, haber kurgularına da bunun yansıyacağına inanıyorum” dedi.

“Şiddet içerikli yayınlar çocuklarda psikolojik travmaya yol açıyor
Programda konuşan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, “Şiddet konusu tüm toplumların olduğu gibi maalesef bizim de sorunumuz. Bu konuda yayıncılık otoritesi RTÜK olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Reyting kaygısıyla zaman zaman medya tarafından şiddetin olduğu gibi verilmesini üzülerek görmekteyiz. Şiddet içeriklerine fazlaca yer veren yayın politikalarının kişilerde psikolojik travmaya neden olduğunu biliyoruz. Çocuklarda kötü dünya sendromu dediğimiz bir sendroma yol açtığı da bilim insanları tarafından tespit edildiğini de bilmekteyiz. Şiddet içerikli yayınlar sadece haber bültenleriyle sınırlı değil. Şiddet yayınlarına karşı önlem aldığımızı belirtmek istiyorum. Medyadaki şiddetin toplumsal etkileri hakkında bir saha araştırması yapmayı düşünüyoruz. RTÜK bünyesinde yer alan yayınlarda şiddet ihtisas komisyonunu akademisyenlerin de katılımlarıyla yapısının güçlendirilmesi ve daha aktif hale gelmesini sağlayacağız. TV yayınlarında şiddetin ölçülmesi ve izleyicilerin şiddeti algılama düzeylerinin araştırılması projesini başlatıyoruz. Şiddet konusunda akademik uzmanlığı bulunan seçkin psikolog, sosyolog ve akademisyenlerin katılımlarıyla çalıştaylarımızı yapmaya devam edeceğiz. Ülkemizde medyayla şiddetin iç içe geçtiği, medyanın şiddet üzerindeki, şiddetin dağılımı ve yayılması üzerindeki etkisinin çok aza indirildiğini söylemek isterim. Fakat eksiklerimiz var. Toplumumuzda ve yayınlarımızda şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —