Tarih: 14.12.2022 20:28

"Doğu Karadeniz Özelinde Doğal Afet Yönetimine Güncel Yaklaşımlar" paneli

Facebook Twitter Linked-in

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Trabzon İl Müdürü Ömer Kıratlı, 1927 yılından sonra yaşanan sel ve heyelanlarda 385 kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, “Yapılan çalışmalarda jeolojik etkiler sonucunda 753 adet yapı ve ikamet yasağı koyduğumuz alan olduğunu görüyoruz. Yine doğa kaynaklı afet olayları sonucunda uğrayan 3 bin 623 adet konut nakledilmiş olduğunu görüyoruz” dedi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama Araştırma Merkezi başkanlığında ‘Doğu Karadeniz Özelinde Doğal Afet Yönetimine Güncel Yaklaşımlar’ paneli düzenlendi. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen panele Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu, KTÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. KTÜ Heyelan Uygulama Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Arzu Fırat Ersoy’un moderatörlük yaptığı panelde AFAD Trabzon İl Müdürü Ömer Kıratlı, DSİ 22. Bölge Müdürü Cengiz Han Kılıçaslan, KTÜ İnşaat Mühendisliği Hidrolik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Yüksek konuşmacı olarak yer aldı.
Panelin açılışında bir konuşma yapan Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu, “Taşkınların, sel felaketlerinin yaşandığı dönemlerden sonra Karadeniz’den göçler olmuş. Hepsinin acı, tatlı hikayeleri var. Özellikle Çaykara ve Uzungöl’de yaşanan sel felaketleri ve taşkınlarda binlerce insanımız ülkenin farklı yerlerine göç etmek zorunda kalmış” ifadelerini kullandı.
Panelde Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki yaşanan heyelanlara dikkat çeken AFAD Trabzon İl Müdürü Ömer Kıratlı, yapılan çalışmalarda jeolojik etkiler sonucunda 753 adet yapı ve ikamet yasağı koydukları alan olduğunu belirterek, “Yine doğa kaynaklı afet olayları sonucunda uğrayan 3 bin 623 adet konut nakledilmiş olduğunu görüyoruz. Bunlardan en fazla 523 nokta ile Araklı, 490 konutla Düzköy, 461 konutla da Maçka ilçelerimiz ilk 3 sırada yer almakta. Ölümlü vakalar tarihçesine baktığımız zaman da 1927’den 2020 yılı sonuna kadar sel ve heyelanlarda ölenlerin sayısının 385 olduğunu tespit ettik. Bu bizim tespitlerimiz. Kayıtlı kaynaklar bunlar ama kayıtsız olanlarda mutlaka vardır diye düşünüyorum. Bir tarih şeridi çıkardık. Buna baktığımız zaman da en fazla olayların son yıllarda olduğunu görüyoruz. Heyelan duyarlılık haritasına baktığımız zamanda ilimizin yüzde 47’sinin çok yüksek ve yüksek duyarlılıkta heyelana karşı çok yüksek ve yüksek duyarlılıkta olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.
Yaptıkları çalışmalarda heyelanların yaklaşık yüzde 80’nin yollarla ilişkili olduğunu gördüklerini kaydeden Kıratlı, “Türkiye’nin belki en uzun kırsal yol ağına sahip illerinden biri Trabzon. Yerleşim dağınık olduğu için her yere yol yapıyoruz. Tabi yol medeniyettir ihtiyaçtır yapılması gerekir. Ama gerekli işlemlerle yapıları yapmadığımız zamanda heyelanlara sebebiyet veriyor. Yani en çok yol bizde ama en çok heyelanda maalesef Türkiye sınırına baktığımızda bizim ilimizde. Jeolojik yapılarında heyelanlara etkileri var. Diğer bir faktör doğal bitki örtüsünün değiştirilmesi. Tabii son yıllarda özellikle çay, kivi gibi ürünlerin arazilere ekilmesi ve bunlara tedbirleri almadığımız zamanda bunları yine suyla birleştiğinde heyelanlara sebebiyet vermektedir. Nüfus arttıkça yerimiz yok mantığıyla dere yataklarına daha çok yerleşim yapılmakta. Bugün buraları kentsel dönüşümle yıktık. İnşallah bundan sonra böyle yapılaşmalar olmaz” diye konuştu.

“İl afet risk azaltma planlarını hazırlıyoruz"
“2022 yılında il afet risk azaltma planlarını hazırlıyoruz" diyen Kıratlı, "Bu hazırlanan planlar neticesinde birçok kamu kurum kuruluşlarının öncelikle afetlerle ilgili eylemleri belirlendi. Cuma günü de nasipse onların revizyonunu yapacağız. Farkındaysanız eskiden 50 kilo ile 100 kilogram arasında bir yağmur yağdığında mutlaka bir hasar veriyordu. Şimdi o kadar hasar görmüyoruz. Bu yapılan çalışmaların süreklilik arz etmesi lazım. Esas iş aslında yerel yönetimlere düşünüyor” ifadelerini kullandı.

3 adet geçirgen tersip bendi işletmeye alındı
DSİ 22. Bölge Müdürü Cengiz Han Kılıçaslan ise, bölgede 23 adet geçirgen tersip bendinin işletmeye alınmış durumda olduğunu kaydederek, “Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çok zor bir coğrafyada, çok zor topografik koşullarda, çok zor iklim koşullarında çalışıyoruz ve bir hizmet yürütmeye çalışıyoruz. Bu hizmeti yürütürken de elbette ki mühendislik sınırlarını bazen zorluyoruz. Doğada bizim sınırlarımızı zorluyor. Biz bu mücadeleyi doğayla uyumlu hale getirmeye çalışıyoruz. Heyelanların taşkınlara doğrudan etkileri var ve can kayıplarının olması da büyük etkileri yine bulunmakta. İklim şartları, topografik zorluklar, jeolojik yapı, kıyı oyulması bunlar doğal nedenler olarak görülmekle birlikte kontrolsüz kazılar, ormanlık alanların dönüştürülmesi ve drenaj yetersizliği bunlar da insan faktörünün de etkili olduğunu göstermekte. biz elbette yaşadığımız taşkınların niteliğine göre farklı uygulamalara da geçiyoruz. Özellikle son yıllarda yaşadığımız taşkınlarda sadece su değil suyun haricinde gelen malzemeler bizim hesaplarımızı bizim matematiğimizi karıştırıyor. Dolayısıyla bunları yukarıda tutmak için de faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Bölgemizde 23 adet geçirgen tersip bendi işletmeye alınmış durumda. Yine bent yapmamız gereken ancak coğrafi koşullarından topografik koşullarından ötürü yapamadığımız yerlerde moloz bariyeri seçeneğimizi de kullanıyoruz. Taşkın kontrolünün en önemli ve öncelikli yapıları yukarı havzada alınacak rüsubat kontrol yapılarıdır. Bu kapsamda Bölge Müdürlüğümüz tarafından, yağmuru taştığı yerde değil düştüğü yerde tutmak amacıyla, taşkın kontrol projelerimizi muhtevasında yer alan çok sayıda klasik tersip bendi, geçirgen tersip bendi, sel tırmığı ve moloz bariyerleri inşa edilmektedir. Karadeniz’in zorlu coğrafyasında özellikle yukarı havzalarda inşa ettiğimiz bu yapıların, aşırı yağışlarda başarı ile çalıştığı gözlemlenmektedir” dedi.

“Bölgemizde en büyük sorun dere yataklarının kontrolsüzce kullanılması”
KTÜ Heyelan Uygulama Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Arzu Fırat Ersoy da, Doğu Karadeniz’in özellikle dere yatakları açısından oldukça zengin bir bölge olduğunu vurgulayarak, “Çok fazla kuru ve akan dere yatağına sahip. Bunlar kısa süreli ani gelişen yağışlar sonucunda sellere ve taşkınlara neden oluyorlar. Bunlarda heyelanları tetikliyor. Dolayısıyla neler yapılabilir, hangi sorunlar alınmalıdır. Çözüm önerileri nelerdir bunları tartıştık. Bölgemizde en büyük sorun dere yataklarının kontrolsüzce kullanılması, üzerinin kapatılması belki güneyde yapılan barajlar gibi çalışmalar sonucu buna bağlı olarak gelişen heyelanlar olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —