İşte Yıldıray Çiçek'in Türkgün Gazetesi'nde yayınlanan yazısı..
“Camdan evin varsa komşunun camına taş atma” diye bir Rus atasözü vardır.
Bunu şimdi niye hatırlattım?
Çünkü siyasette yol almak ve kazanan olmak için her olayın dibini sıyıran muhalefetin yüzsüzlüğü, pişkinliği, pervasızlığı olabildiğince devam ediyor. Muhalefet, dokunulduğunda tuzla buz gibi olacak evinin camına bakmıyor, başkasının camına taş atmaya kalkıyor. Yani muhalefet bir nevi kapaksız kaynamaya, çalgısız oynamaya kötü alışmıştır.
Gelelim ana konumuza. Konumuz HÜDA-PAR isimli partinin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararını "Arkadaşlarımızla bu konuyu konuştuk ve bir karara vardık. Daha önce yapmış olduğumuz istişarelerle uyumlu olarak seçimlerde Cumhur İttifakı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleme kararı aldık“ şeklinde açıklamasıyla oluşan siyasi gündemdir. Muhalefetin de bu desteği kendi kirli ittifaklarını perdelemek için kullandığına şahit oluyoruz.
CHP, HDP ve ittifak kuyrukları, PKK, FETÖ, DHKP-C ve bunların tüm uzantıları yaklaşık iki haftadır HÜDA-PAR üzerinden gündemi kendi birlikteliklerini perdelemek için sıcak tutuyor, Cumhur İttifakı’nı suçluyor, MHP’yi de sürekli tahrik ediyorlar. Bizim olayları sessiz takip etmemizi ve kendilerinin sefil hâllerini kuş bakışı izlememizi de “MHP'nin yayın organı olarak bilinen ve başyazarlığını Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin danışmanlarından Yıldıray Çiçek'in yaptığı Türkgün gazetesi ise gelişmeleri görmezden geldi” şeklinde değerlendirmişler. Oysa bu konu görmezden geleceğimiz bir konu değil, aksine bize gollük bir pastır.
HÜDA-PAR’ı 1990-2000’li yıllar arasında terör eylemi yapan ve hatta terör örgütü PKK’yı Doğu ve Güneydoğu’da frenlemek için kurulan Hizbullah ve Cumhuriyet’in temel değerlerine olan bazı alerjik tutumu üzerinden değerlendirip Cumhur İttifakı’na suçlama getiriyorlar. Bunu yapanların terör örgütleri ve Cumhuriyet’in temel değerleri üzerinde hassasiyetleri, duyarlılıkları olsa da “Hımmm” desek…
Gelin konuya şöyle enlemesine boylamasına bir bakalım.
HÜDA-PAR, 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleme kararı almıştı ama bugünkü kadar gündem olmamış, bu kadar sorgulanmamıştı. Niye? Çünkü 2023 seçimleri bu muhalefet için “bir atımlık barut” misalidir. Seçimlere kadar her şeyin suyunu çıkartarak, algı ve propaganda kirliliği yaratarak “kimi kandırırsak kâr” gözüyle bakıyorlar.
Bunu yaparken de “herkesi kör, âlemi sersem” sanmaktadırlar.
HÜDA-PAR’ın 2018 seçimlerinde aldığı oy oranı %0,31’dir. Bu oy oranı da 157.612 kişiye tekabül ediyor.
CHP’nin 2018 seçimlerinde aldığı oy oranı %22.64’tür. Bu oy oranı da 11.348.878 kişiye tekabül ediyor.
Buyrun HÜDA-PAR üzerinden gündem yaratanların cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile suçlanan HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nu siyasi eylem ve söylem üzerinden kıyaslayalım.
HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Anayasa’nın ilk dört maddesinden rahatsızmış, nasıl olur da Cumhur İttifakı’nı desteklermiş…
Sizin cumhurbaşkanı adayınız Kemal Kılıçdaroğlu, terör örgütü PKK’nın kapatılan televizyon kanalı İMC TV’ye katılıp anayasa değişikliği konusunda Banu Güven’in ısrarla "Anayasa'nın ilk 3 maddesi de dâhil mi?" sorusuna "Tabii ki, evet" cevabını vermedi mi? Tekrar tekrar söylüyorum, bunu PKK’nın yayın organında söyledi.
Diyorlar ki; HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde “özerk” bir yapı istiyor.
Sizin cumhurbaşkanı adayınız Kemal Kılıçdaroğlu “Yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz” demedi mi, PKK sempatizanı başdanışmanı Nuşirevan Elçi daha iki ay önce "Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi diyoruz artık adı özerklik veya başka türlü de konulabilir. Tüm yetki ve imkânların tek bir yerde toplanması başından beri yanlış. Hem Kürtler için hem de diğer halklar için yetkilerin dağıtılması gerekli" açıklamasını yapmadı mı?
Diyorlar ki; HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Kürdistancı” bir düşüncede…
Sizin cumhurbaşkanı adayınız Kemal Kılıçdaroğlu, Irak’ta sözde Kürdistan’ı kurmak için bağımsızlık referandumu yapan Barzani’ye destek vermedi mi ve bu desteği de Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşen Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Başkanı Mesut Tek, “Görüşme oldukça olumlu bir atmosferde geçti. Olumlu bir görüşme oldu” diyerek ve Özgürlük ve Sosyalizm Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek ise “Kemal Kılıçdaroğlu görüşmemizde bütün milletlerin olduğu gibi Güney’in de referanduma gitmeye hakları olduğunu söyledi” diyerek kamuoyuna duyurmadı mı?
Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün miras bıraktığı CHP’nin Genel Başkanı, HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ise Hizbullah ile gönül bağı olmakla suçlanan kişi… Burada sizce asıl tehlikeli kişi kimdir?
Ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne de HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun bu milli devleti ve Cumhuriyet’i zedeleyecek düşünceleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin kararlı ve tavizsiz duruşundan, büyük başarı elde edilen terörle mücadelesinden zaten gerçekleşmesi mümkün değildir. HÜDA-PAR’ın desteği böyle bir duruşu ve mücadelesi olan Cumhur İttifakı’na yöneliktir.
Fakat karşı tarafın cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, direkt Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştireceğini, Kürdistan’ın kurulmasını kabul edeceğini, özerklik getireceğini, HDP ile Kürt açılımı başlatacağını, terörist Demirtaş ile Türkiye’yi inşa edeceğini söyleyen kişidir.
Kaldı ki sadece o değil, cumhurbaşkanı yardımcılığına aday gösterdiği Ali Babacan "Uygun iklim" olduğunda Anayasa'nın ilk dört maddesinin değişmesinin konuşulabileceğini” söylemişti. Temel Karamollaoğlu da “Anayasa’nın ilk dört maddesi değişebilir. Neden olmasın?” demişti.
O zaman kim tehlikeli oluyor?
Muhalefetin etrafında birleştiği ve cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu mu yoksa HÜDA-PAR mı?
Elbette Kemal Kılıçdaroğlu’nun ihanet yüklü eylem ve söylemlerine karşı nasıl mücadele veriyorsak, HÜDA-PAR’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne zararlı olabilecek eylem ve söylemlerine karşı mücadele de bir sorumluluktur. Kimse bu sorumluluktan kaçamaz.
Ama atlamadan bir örnek daha vermek istiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı yapmak için yırtınan ve HÜDA-PAR üzerinden algı yapan embesillere bir daha sormak istiyorum.
Terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG için “YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum”, “Türkiye’nin beka problemi yok. YPG bize mi saldıracak?” diyen Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu mu daha hain yoksa “Aslında Türkiye orada YPG ile PKK ile savaşmıyor. Çünkü onlar Amerika'nın kara gücü. Amerika'nın askerleridir. Öyle ya Amerika onları eğitti, silah verdi, istikamet verdi, hedef gösterdi, 'Git vur.' dedi ve onlar da gidip vurdu” diyen ve Afrin’de Zeytin Dalı Harekâtı emrini vererek 4600 PKK/YPG mensubu teröristi toprağa gömen ve bu mücadeleyi hâlâ sürdüren Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu mu? Bu sorunun cevabı bile kirli algıları çözecektir.
“Demirtaş’a şeref madalyası takacağım”, “Türkiye’yi Demirtaş ile inşa edeceğim” diyen cumhurbaşkanı adayınız Kemal Kılıçdaroğlu mu yoksa “6-7 Ekim olaylarının talimatını veren eli kanlı baş provokatör Demirtaş” diyen HÜDA-PAR mı daha tehlike arz ediyor?
Aslında asıl konu nedir biliyor musunuz?
HÜDA-PAR’a Kandil’in ve HD(P)KK’nın düşmanlığı ve bunların HÜDA-PAR’la olan çatışmalarıdır. HÜDA-PAR’ın Kandil ve HDP ile arası iyi olsaydı, CHP ve ittifak kuyrukları HÜDA-PAR üzerinden olumsuz bir gündeme girişir miydi?
Kandil’deki Duran Kalkan isimli teröristbaşı ne diyor?: HÜDA-PAR'ın geçmişi temiz değil. Bu grup baştan beri Batman çevresinde Kürdistan özgürlük mücadelesine karşı bir yara gibi varlık gösteriyor. Her fırsatta engel oluyor. 70'lerde de böyleydi.
HDP Grup Başkan Vekili Meral Bektaş Danış ne demişti?: Hizbullah-HÜDA-PAR geleneği bu topraklarda hep faili meçhullerle ve devlet destekli cinayetlerle birlikte anılan kara bir sayfadır.
Terörist Demirtaş ne diyor?: “AKP + MHP + BBP + Vatan Partisi + HÜDA-PAR. Sizce bunları bir araya getiren şey ne olabilir? Ağır bir suç ortaklığı mı? Yoksa yeni bir savaş planının ön hazırlığı mı? Memleket sevdası olmadığı kesin.”
***
Kandil ve HD(P)KK’nın bu rahatsızlığı işte CHP ve kuyruklarının rahatsızlığıdır. Bunların meselesi geçmişte terör eylemleri yapan Hizbullah konusunda bir hassasiyet olamaz. Terör örgütlerine karşı bir mücadele duyarlılıkları olsa PKK, YPG, PYD, DHKP-C, MLKP, FETÖ gibi terör örgütleriyle bu denli bir aşk yaşarlar mıydı? Onların şu an durduğu nokta “PKK’nın düşmanı bizim de düşmanımız” noktasıdır.
Çünkü HD(P)KK ve HÜDA-PAR çizgisi özellikle Doğu ve Güneydoğu’da sürekli çatışma hâlindedir. Bizim de rahmetle andığımız 16 yaşındaki Yasin Börü isimli genç ve öldürülen diğer arkadaşları HÜDA-PAR mensubuydu ve yoksul insanlara kurban eti dağıttığı bir esnada PKK’lılar tarafından parçalanarak şehit edilmiştir. Yasin Börü, muhafazakâr kesim nazarında da sembol bir isim olmuştur. PKK’nın HÜDA-PAR mensuplarına saldırıları olduğu gibi, kendi aralarında da birçok çatışma yaşanmıştır.
Mesela bazı haber başlıkları şöyleydi:
✔ PKK'lılar ile Hüda-Par'lılar arasındaki silahlı çatışmada şu ana kadar 3 kişi öldü (27 Aralık 2014)
✔ HDP ile HÜDAPAR'lılar arasında silahlı kavga: İki kişi ölü (29 May 2015)
✔ HDP'liler ve HÜDA-PAR'lılar arasında çatışma – (11 Ara 2018)
✔ HDP ve HÜDAPAR'lılar arasında silahlı kavga: 2 ölü – (29 Eyl 2021)
***
HÜDA-PAR, HDP’ye hep “Bize siyaset yaptırmamak ne HDP’nin ne de beşeri hiçbir gücün haddi değildir” şeklinde dikilmekte ve Doğu ve Güneydoğu’da HDP’yi “Örgüt liderinizin de itiraf ettiği gibi örgüt içi infaz konusunda siz ve önderiniz çok mahirsiniz. Birlikte mücadele için dağa çıkartılan 15 bin Kürt gencini ve örgüt yöneticisini örgüt içi infazla katledenler önce bunun hesabını halka versinler. Katlettiğiniz Kürt gençlerinin annelerine, babalarına hesap versinler. Kendi arkadaşlarını dahi vahşice katlettikten sonrada ailelerine karşı şehit edebiyatı yapan cellatların, bu konuda söz söylemeye hakkı yoktur” şeklinde fotoğraflayan açıklamaları yapmaktadır.
CHP ve kuyrukları HÜDA-PAR’ın HDP’ye alan daraltması ve bölgedeki muhafazakâr insanları HD(P)KK’ya karşı organize etmesinden rahatsızdır. HDP bu rahatsızlığını beyan ettikçe acısını CHP ve kuyrukları hissetmektedir.
Bir de 50 bin insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuş terör örgütü PKK’ya sırtını dayadığını söyleyen, tüm emir ve talimatları İmralı ve Kandil’den alan HDP ile iş birliği ve ittifak yapanlar şaka gibi HÜDA-PAR yorumları yaparak Cumhur İttifakı’na saldırıyor. Bu hâller için herhâlde “B*klu da sidikliyi beğenmiyor” derler değil mi?
Akılla da, mantıkla da, vicdanla da, matematikle de baksanız siz harbi ahmak, harbi beyinsiz adamlarsınız. Terör örgütü PKK’nın uzantılarının kucağında siyasi yolculuk yapıp kime akıl veriyor, kimin aklını sorgulamaya kalkıyorsunuz?
AK Parti ve MHP’nin durduğu nokta, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin hassasiyetleri ortadadır. Terörle mücadelede son 7 yılda 37 bin teröristin imha edilmesi, Kandil’in sözde üst düzey yöneticisi olan birçok ismin sarı torbaya konulması, Irak ve Suriye’de terör örgütü PKK’ya aralıksız devam eden operasyonlar, Türk dünyasının devletleri arasında kardeşliği güçlendirme gayretleri bile milli duruşun özetidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2023’ün başlarında “Türk bayrağı ve Türk kavramından nefret edenlerle mücadelemizin süreceği bir seçimi yaşayacağız” demişti. Cumhur İttifakı’nı destekleyenler bu ölçü ve duruşu kabul ederek desteğini veriyorsa zaten bu durumun bize vereceği bir rahatsızlık olmaz. HÜDA-PAR özelinde değerlendirecek olursak belki de onların tatmin olduğu Cumhur İttifakı’nın terör örgütü PKK’yı böcek gibi ezmesidir.
Sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin imza attığı Cumhur İttifakı’nın protokolünün bir bölümünde “Cumhur İttifakı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma” hedefini yakalama azmi ile milli ve üniter devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk milletini ilelebet yaşatma iradesidir” yazar. Ve Cumhur İttifakı kurulduğu günden bu yana bu duruşa halel getirecek hiçbir adım atılmamıştır. Ya HDP ile anayasa taslakları hazırlayan, terörist Demirtaş ile Türkiye’yi yöneteceğini söyleyen, sürekli PKK ile mücadeleye takoz olmaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu’nun namusu, şerefi ve haysiyeti Türkiye’nin varlığına halel getirmemeye müsait midir?
Bu arada HÜDA-PAR ile Meral Akşener ve partisi defalarca, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu aralıklarla görüşmüş, Canan Kaftancıoğlu da HÜDA-PAR İstanbul İl Başkanı’nı kahve içmeye davet etmiş. Bunun sebebi HÜDA-PAR’ın HD(P)KK ile olan kavgasını bitirmek için aracı olmak mıydı? Merak etmeden duramıyoruz. Ne de olsa HD(P)KK hepsinin iyiliğini, huzurunu düşüneceği ortak noktası ve ortağıdır.
Anlayın artık dert HÜDA-PAR değil, HÜDA-PAR’ın Doğu ve Güneydoğu’da kimin nefesini sıktığıdır. Bence siciline bakın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ihanet politikaları daha çok tehlike arz ediyor. Bakalım “HDP’nin değerli Eş Başkanları” dediği PKK’lılarla buluştuğunda ne karar verecek… Herkes oraya odaklansın. Bu ülkede 50 bin insanı öldüren ve insan öldürmeye devam eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun HD(P)KK’lı ortaklarıdır. Ortada terör eylemi yaratan Hizbullah yok ama Türkiye’de, Irak’ta, Suriye’de, İran’da terör eylemi yapmaya devam eden ve ABD tarafından devletleştirilmeye çalışılan terör örgütü PKK vardır.
Geçmişte Haber Türk’te katıldığı bir programda Didem Arslan Yılmaz “PKK-Hizbullah arasında nerede duruyorsunuz, partiniz nerede duruyor sizin?” diye sormuş, HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da “Malumunuz Hizbullah da, PKK da yasa dışı iki yapıdır. Hizbullah geçmişte silah kullandı. PKK ise hâlâ silah kullandı. Biz ise yasalara göre kurulmuş legal bir partiyiz. Böyle bir kıyasın yapılmasını doğru bulmayız” demişti. Hadi o, dostlar alışverişte görsün misali öyle cevap vermiş diyelim. Peki, cumhurbaşkanı adayınız Kemal Kılıçdaroğlu’nun taptığı ve “Türkiye’yi beraber inşa edeceğiz” dediği terörist Demirtaş böyle bir soru karşısında ne demişti: “Biz PKK'yı silahlı halk hareketi olarak tanımlıyoruz. 1990'dan bu yana kurulmuş hiçbir partimiz PKK'yı terör örgütü olarak tanımlamadı”
***
O yüzden bize hikâye anlatmayın.
İkiyüzlü muhalefete tavsiyem artık kapaksız kaynamayı, çalgısız oynamayı bıraksın… Zaten yeterince deşifre oldunuz. İhanet oyunlarınız artık kimseye işlemiyor. Hadi bakalım evimize taş atmayı bırakın, çünkü evinizin her yanı tuz buz gibi dağılacak camdan yapılmış…
Son söz: Cumhur İttifakı’nın var olduğu yerde Türkiye Cumhuriyeti’ne kimse zarar veremez.