Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Mayıs darbesinin 64. yıldönümü kapsamında düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmada yeni anayasa mesajı verdi. Erdoğan, "Uzlaşma yapılmadan yapılan anayasalar sakattır, özürlüdür" ifadelerini kullandı.
Bugün 27 Mayıs...
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş ilk askeri darbenin üzerinden tam 64 yıl geçti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlük Adası'nda düzenlenen Türkiye Yüzyılı Anayasası Sivil Anayasa Güçlü Türkiye Sempozyumu'na katıldı.
Burada katılımcılara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni sivil anayasaya ilişkin önemli mesajlar verdi.
"Türkiye'de darbeler dönemi kapanmıştır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de artık darbeler ve muhtıralar döneminin kapandığını belirterek "Üzerinden değil 64 sene asırlar bile geçse darbecileri unutmayacağız ve affetmeyeceğiz." dedi.
Yeni anayasa çalışmaları
Yeni anasaya mesajı da veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çerçevesini darbecilerin çizdiği mevcut anayasamızla yola devam edemeyiz. 28. yasama döneminde siyaset müessesesinin yeni anayasa yapmasının milli bir ödev olduğuna inanıyorum." diye konuştu.
"Uzlaşma yapılmadan yapılan anayasalar sakattır, özürlüdür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni anayasaya ilişkin şunları kaydetti:
Uzlaşma aranmadan yapılan anayasalar doğumundan öte sakattır, kriz üretmeye daha yakındır. Yakın siyasi tarihimizde bunun örnekleri bulunuyor. Tartışmalardan yargıdaki gerilime kadar karşılaştık. Devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiyi zehirleyen sebebin aynı olduğunu görüyoruz. Artık bazı gerçekleri kabullenmemiz gerekiyor. Elitlerin uzlaşısını yansıtan mevcut anayasa ile devam edemeyiz. Bu utancı milletimize daha fazla yaşatamayız. Meclis'imiz yeni anayasa yapacak olgunluğa, kudrete sahiptir. Milli bir ödev olduğuna inanıyorum.
"Bu anlamlı sempozyumun hayırlara vesile olmasını diliyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan satır başları şu şekilde:
Milletimizin gönlünde derin yaralar açan 27 Mayıs askeri darbesinin 64'üncü yıl dönümünde sizlerle bir kez daha beraberiz. Türkiye'de darbe geleneğini başlatan kara günün 64'üncü yıl dönümünde Türkiye Yüzyılı Anayasası'nı konuşmak üzere bizleri buluşturan Sivil Anayasa Güçlü Türkiye Sempozyumu'na öncülük eden İstanbul 2 nolu baromuzu canı gönülden tebrik ediyorum. Kıymetli fikirleriyle sempozyuma katkı veren katılımcılara, hocalarımıza ve hukukçularımıza teşekkür ediyorum. Yeni Türkiye'nin sembollerinden olan Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen bu anlamlı sempozyumun ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
"Asırlar bile geçse darbecileri unutmayacağız ve affetmeyeceğiz"
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından bir yargı tiyatrosu ile idama mahkum edilen ve darağacına gönderilen Adnan Menderes'i, Hasan Polatkan'ı ve Fatin Rüştü Zorlu'yu burada tekrar rahmetle minnetle yad ediyorum. Rabbim ruhlarını şad, mekanlarını inşallah cennet eylesin. Kim ne derse desin, Yassı Ada mahkemelerinde türlü baskılara, insanı insanlığından utandıran hakaretlere ve işkenceye maruz kalan her 3 devlet adamımız isimlerini milletimizin gönlüne şehit olarak milli irade kahramanları olarak yazdırmışlardır. Bu millet merhum Menderes ve arkadaşlarını her zaman şükranla ve biraz da idamlarına engel olamamanın mahcubiyetiyle hatırlayacaktır. Sempozyumu gerçekleştirdiğimiz eski adıyla Yassı Ada'yı milletimizin adlandırmasıyla Yaslı Ada'yı verdikleri kararlarla demokrasimizin utanç adasına, hüzün adasına dönüştürenleri de bugün bir kez daha nefretle anıyoruz. Üzerinden değil 64 sene asırlar bile geçse darbecileri unutmayacağız ve affetmeyeceğiz.
"Demokrasi cellatlarını bir utanç kaynağı olarak daima hatırlayacağız"
Sokakları karıştırarak darbeye zemin hazırlayanları, kıyma yaptılar diyerek ahlaksızca üniversite öğrencilerini kışkırtanları, dilinden ve kaleminden kan damlayan sözde hukukçuları unutmayacağız ve affetmeyeceğiz. Şairler sultanı Üstad Necip Fazıl'ın bir nar ağacı var, bir de darağacı. Namerde nar düştü, yiğide darağacı dediği hukuk cinayetlerini ülkemize ve milletimize yaşatanları asla ve asla bağışlamayacağız. Millet ve milli irade uğrunda bedel ödeyenleri nasıl minnetle yad ediyorsak demokrasi cellatlarını da bir utanç kaynağı olarak daima hatırlayacağız.
"İlk kez milletin özgür iradesiyle bir parti iktidara gelmiştir"
27 Mayıs darbesi adım adım uygulanan bir provokasyonun sonucudur. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle birlikte Türkiye'de yeni bir dönem başlamış, ilk kez milletin özgür iradesiyle bir parti iktidara gelmiştir. Demokrat parti iktidari on yıllar süren tek parti dönemi sultası sonrasında millete umut vermiş, özgüven aşılamış, ülkemiz genelinde bir kalkınma hamlesinin başlamasına vesile olmuştur. Merhum Adnan Menderes ve arkadaşları iktidar vazifesini üstlendikleri 10 yıl boyunca Türkiye'ye gerçekten çok büyük hizmetler yapmış, çok büyük eserler kazandırmışlardır. Ezen-ı Muhammedi'nin aslına uygun şekilde okunmasından İmam Hatip okullarının açılmasına kadar her alanda büyük işlere imza atıldı.
"Menderes düşmanlaştırıldı nefret objesi haline dönüştürüldü"
Menderes ve Demokrat Parti'nin milletle devleti birbirine yaklaştıran politikaları bu ülkeyi tapulu mülkü gibi gören imtiyazlı azınlığı rahatsız etti. Bu rahatsızlık 1956 yılından itibaren kendini göstermeye başlamıştır. Darbe mekanlığının start düğmesine 6-7 Eylül olaylarıyla basılmıştır. Ardından ülkemizin farklı illerinde provokasyonlar, kavgalar, protestolar, doğrudan toplumsal fay hatlarını kaşıyan gerilimler yaşanmıştır. Darbeden 3 sene önce Menderes'e zıttıma gittiğinizde yapamayacağım yoktur tehdidinin özellikle baş mimarları darbeye uygun ortam hazırlamak için 3 yıl boyunca uğraştılar, didindiler, ellerinden geleni artlarına koymadılar. Güya büyük taarruz adı verilen propaganda savaşıyla Demokrat Parti ve Menderes düşmanlaştırıldı nefret objesi haline dönüştürüldü. Bu süreçte muhalefete bağlı gazeteler hepsinin yalan olduğu ortaya çıkan manşetlerle Menderes'i ve Demokrat Parti'yi hedef aldı. Son olarak tahkikat komisyonu bahane edilerek ihtilal meşru bir haktır açıklamasıyla alenen darbeye davetiye çıkartıldı. Kendini devletin yegane sahibi gören oligarşik yapı 27 Mayıs darbesiyle 14 Mayıs demokrasi ihtilafının rövanşını 14 yıl sonra milletten almayı başardı.
"27 Mayıs rejiminin ağa babaları tarafından burası özellikle seçilmiştir"
Nasıl darbeye bir günde karar verilmemişe, Yassı Ada mahkemelerinde yaşanan hiçbir sahne ve alınan hiçbir karar da tesadüf değildir. Darbeciler ve 27 Mayıs rejiminin ağa babaları tarafından burası özellikle seçilmiştir. Pusulası millete ve demokrasiye ayarlı sivil siyaset için Yassı Ada'nın bir ibret kaynağı olması arzulanmıştır. Ülkenin cumhurbaşkanına, başbakanına, bakanlarına, komutanlarına, millet verilleri ve bürokratlarına karşı sergilenen küstahlıkların, merhum Menderes'in nezaketini korumasına rağmen mahkeme heyetinin kendisini sürekli azarlamasının, İstiklal Harbi'mizin kahramanlarından olan cumhurbaşkanının intiharın eşiğine kadar getirilmesinin daha bunun gibi nice nobranlığın, nice vicdansızlığın insanlığı gözünün içine sokulmasının en önemli sebebi işte budur.
"Menderes ve arkadaşları bizatihi milletin özgür iradesidir"
Siyaset kurumuna ve siyasetçilere haddinizi bilin denilmiştir. Millete ayağınızı denk alın çizgiyi aşmayın mesajı verilmiştir. Yassı Ada'da sadece Menderes ve yol arkadaşları değil aynı zamanda 14 Mayıs yargılanmış, demokrasimiz milletin ihtilali yargılanmıştır. Menderes ve arkadaşlarının şahsında önce mahkum edilen sonra idam edilen bizatihi milletin özgür iradesidir. Yeter söz milletindir demenin gücü ve yetkiyi onun asıl sahibi olan millete vermenin faturası işte burada bu adada merhum Menderes ve arkadaşlarına ödettirilmiştir. Bu ülkede kimin muktedir olduğu, iktidar gücünün kimde olduğu, devletin tapusunun kime ait olduğu milletin hafızasına kanla yazılmak istenmiştir. Ne yaptılarsa bunun için yaptılar. Milli iradeye hançeri bunun için vurdular. Siyasetçileri bunun için yargıladılar, örselediler, tahkir ve tahrik ettiler. Köpek davası, bebek davası diyerek masum insanların onuruyla bunun için oynadılar. Kararlar verilmeden önce idam sehpalarını bunun için kurdular. Hiçbir delil olmadığı halde Menderes ve iki arkadaşını bunun için astılar. Milletle dalga geçer gibi 27 Mayıs darbesini hürriyet ve anayasa bayramı olarak yıllarca bunun için kutladılar ve zorla kutlattılar. Burayı sivil ve demokratik siyasetin kabusu, ibret vesikası haline getirmeyi hedeflediler.
"10 yılda bir tekrarlanan darbelerle milli iradenin peşini bırakmadılar"
Yassı Ada üzerinden milli iradeye had bildirmek isteyen yapılar maalesef bunda önemli ölçüde muvaffak da oldular. Türk siyaseti uzun yıllar boyunca kargaşa, istikrarsızlık ve özgüvensizlik girdabından bir türlü kurtulamadı. 27 Mayıs'ın karanlık gölgesi her 10 yılda bir tekrarlanan darbelerle milli iradenin peşini bırakmadı. 27 Mayıs öncesi kurulan darbe mekaniğinin 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi ve 28 Şubat müdahalesinde de harfiyen işletildiğini gördük. Sokak olaylarından üniversitelerin karıştırılmasına, cunta bülteni gibi çıkan gazetelerden 5'li çetelerin rol kapma yarışına ne idüğü belirsiz tiplerin piyasaya sürülmesinden, siyaset kurumunun yıpratılmasına kadar aynı senaryo bir kaç kez yeniden tedavüle konuldu. 27 Mayıs planı AK Parti'nin iktidar olduğu 22 yıllık süre zarfında da açık söylüyorum defalarca sahnelenmeye çalışıldı. Türk siyasi tarihinin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz.
"22 yıl boyunca her yolu denediler"
Anadolu ihtilalini içlerine sindiremeyenler milli iradeyi gaspetmek için 22 yıl boyunca her yolu denediler. Geride bıraktığımız 22 yılı lütfen şöyle bir gözünüzün önünden geçirin. Ordu göreve pankartlarıyla açıkça darbe çağrısı yaptılar. Cumhuriyet mitingleriyle belli hassasiyetleri kaşımaya çalıştılar. 27 Nisan bildirgesiyle siyaset kurumuna ayar vermeye kalktılar. Önce 7 Şubat MİT krizi, ardından 17-25 Aralık girişimiyle seçilmiş iktidarı al aşağı etmeye yeltendiler. Gezi Olaylarıyla sokaklarımızı terörize etmek istediler. Hendek ve Çukur terörü ile şehirlerimizin huzuruna kastettiler. Kanlı terör eylemleriyle devletle millet arasına nifak sokmaya çalıştılar. En son 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle doğrudan şahsımızı, ailemizi, milli iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ve aziz milletimizin bizatihi kendisini hedef alacak kadar gözlerini kararttılar. Bunların hepsi yaşandı.
"Biz olduğumuz yerde sapasağlam durduk"
Bunların dışında da gizli açık pek çok teşebbüs oldu. İmtiyazlarını korumak uğrunda ellerinin altında ne kadar vesayet aparatı varsa hepsini üzerimize saldılar. Ama biz olduğumuz yerde sapasağlam durduk. Saldırılar karşısında asla geri adım atmadık. Milletin tertemiz iradesine leke sürdürmedik. Sokak olaylarıyla ülkemizin karıştırılamayacağını, terör örgütleriyle siyasetin dizayn edilemeyeceğini, fezleke ve iddianamelerlerle siyasete operasyon çekilemeyeceğini, tankla, tüfekle, uçakla milli iradenin teslim alınamayacağını içerideki ve dışarıdaki tüm vesayet heveslilerine çok net bir biçimde gösterdik.
Sadece bununla da kalmadık, anayasa değişiklikleriyle demokrasimizin gücüne güç kattık. Halk ve hürriyetler alanında hayata geçirdiğimiz tarihi nitelikteki reformlarla demokrasimizin standartlarını yükselttik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerek milli iradenin hakimiyetini perçinledik. Darbecilerin yargılanmasının yanı sıra 27 Mayıs mağdurlarının zararlarını tanzim ederek bu ülkede darbe suçunun cezasız kalmayacağını yapanın yanına asla kar kalmayacağını ortaya koyduk.
Yassı Ada'yı Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na çevirerek Menderes ve arkadaşlarının muhterem hatıralarına sahip çıktık. Meşruiyetini milletten alan, sırtını sadece millete dayıyan, milletin çizdiği rotadan sapmayan bir iktidar ve ittifak olarak hamdolsun bugünlere kadar yüzümüz ak, başımız dik bir şekilde gelmeyi başardık. Türkiye'de demokrasi mücadelesi tüm bu tehditlere bu saldırılara, bu korkutmalara ve müdahalelere rağmen kararlılıkla ilerlemiştir. Milli iradenin ülkemizde elde ettiği eşsiz kazanımların gerisinde statükoya karşı yürütülen işte böyle çetin mücadeleler vardır.
Ayrıntılar geliyor...