Tarih: 02.12.2022 21:59

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri açıklamalarda bulundu

Facebook Twitter Linked-in

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri programında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye yüz yılı diyerek milletimizin önüne yeni bir vizyon koyarken aynı zamanda üstadın da hayalini hayata geçiriyoruz. Davasını ceplerde kaybedilmiş bir güneş olarak tarif eden üstat şayet bugün yaşasaydı herhalde müjdeler olsun size doğdu batmayan güneş. Sözünü çok daha gür bir seda ile tekrar söylerdi. Yine üstten nesillerin mücadelesi uğruna adadıkları Ayasofya’nın ibadete açılmasından bile etkilenmeyenleri gördüğünde hiç şüphesiz ahlakı olmayanın her mücadeleyi yanlış bulan tavrını hatırlatırdı” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nde Necip Fazıl Ödülleri programına katıldı. Burada konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Yüzyılı mesajını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye yüz yılı diyerek milletin önüne yeni bir vizyon koyarken aynı zamanda Necip Fazıl’ın da hayalini hayata geçirdiklerini belirterek “Yine üstten nesillerin mücadelesi uğruna adadıkları Ayasofya’nın ibadete açılmasından bile etkilenmeyenleri gördüğünde hiç şüphesiz ahlakı olmayanın her mücadeleyi yanlış bulan tavrını hatırlatırdı” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan programda “ sözlerime şair, mütefekkir, dava adamı, üstad Necip Fazıl Kısakürek’i bir kez daha rahmetle hasretle yad ederek başlıyorum. Eserleri ve mücadelesiyle nesillerin ruhunu beslediği için rabbim ondan razı olsun. Zor zamanlarda dik duruş sergilemek öyle bir baba yiğidin ama her baba yiğidin harcı değildir. Siz bugün tatlı su mücahitlerine soyunanlara romantik devrimcilik oynayanlara riüzgarı başka yerden alarak esip savuranlara bakmayın. Bunların hiçbiri zalim karşısında konuşamaz. Zulüm karşısında direnenmez. Gerektiğinde hayatı pahasına davasını sahiplenip, çilesini çekemez. Üstad bunu başarmış bir şahsiyet olduğu için millwetimizin gönlünde yer etmiş bu derece derin iz bırakmıştır. Milletler dirayetli liderler ve üretken ilm, kültür, sanat insanlarına sahip oldukça yükselir. Bunları kaybettikçede geriler. Bazı dönemlerde üzeri küllense de bu vasıfları barındıran millet nünde sonunda o beklenen şahlanışı gerçekleştirir. Üstad, bu küllerin en yoğun şekilde üzerimize çökmüş dönemde milletimizin özündeki közü eserleri ve mücadelesiyle canlı tutarak harlayarak bugün yaşadığımız büyük atılıma zemin hazırlamıştır. İnşallah bu mirası hem sahiplenecek hem zenginleştirecek yolda giderek daha hızlı şekilde ilerliyoruz. Her ne kadar yaydıkları karamsarlık havasıyla ülkemizin üzerini emperyalist emellere hizmet eden bir kül katmanıyla örtmek isteseler de allahın izniyle başaramayacaklar. Son 10 yılda yaşadığımız aralarında 15 Temmuz’unda olduğu her hadise bize milletimizin istiklali ve istikbali uğurunda neler yapabileceğini ekrar tekrar göstermiştir. Üstadın ömrünü adadığı bu davası tüm bu mücadelimizde bize moral vermiş güç kaynağı olmuştur. Üstadın ateşini yaktığı meşalenin ışığı yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir. Necip Fazıl Ödülleri’nin 9.susunu edebiyat ve fikir dünyamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Düllerini takdim edeceğimiz ilim, edebiyat ve sanat erbabı kardeşlerimizi gönülden tebrik ediyorum. Jürilerimiz bu yılki Necip Fazıl şiir ödülünü takdime edeceğimiz 7 kişiyi belirledi. Şiir ödülünü takdim edeceğimiz Mehmet Can Doğan bir şiirinde şöyle diyor; önce aşk gelir derken yine gelir de ömür tükenir. Yoktur sınırı zalimliğinde ihanetinde efendim bağışlanmış her şarkı mezarını bilir. Her bütün eksilir. Atlar gider sahipleri kalır felsefenin temeli sarsılır. Edebiyat dünyamızın hemen her programında her yayında emeğini bulduğunu bildiğim Mehmet Can Doğan kardeşimizi özellikle tebrik ediyorum. Bu yıl hikaye ve roman ödülünü eserleriyle ülkemizin edebi iklimini zenginleştiren Ayşegül Geç hanımefendiye takdim edeceğiz. HZ. Mevlana’nın yar neredeyse baş köşe orasıdır sözünden aldığı ilhamla eserlerinde mutlak güzel ve mutlak hakikat arayışını baş köşeye oturtan kardeşimizi tebrik ediyorum. Bu yılki fikir araştırma ödülünü takdim edeceğimiz Mustafa Özel hocamızı tebrik ediyorum. Üstad büyük doğu neslinin 3 temelini ehli Sünnet inancı tasavvufi gelenek ve Türk kimliği olarak sıralıyor. Bu neslin sahip olması gereken vasıfları da fedakarlık disiplin merhamet samimiyet güzel ahlak estetik ve zarafet sahibi olmak diyerek belirtiyor. Biz de onun adına düzenlenen bu törende her yıl verdiğimiz ilk eser ödülleriyle genç kardeşlerimizi cesaretlendiriyor. Teşvik ediyoruz. Bu yıl ilk eser alanında iki genç kardeşimiz ödüle layık görüldü. 2Düşünsene Hızır Bendim’ adlı eseriyle buluşan Elif Genç ve ‘Demirin Demiri Kesme Sesi’ adlı eseriyle tanışan Can Acar kardeşlerimi de aynı şekilde tebrik ediyorum. Ülkemizin bereketli topraklarında filiz veren bu iki genç yetenekten inşallah daha nice kıymetli nitelikli yüreğimize dokunacak eserler bekliyoruz. Durmak yok yola devam. Kültür sanat ödülünü bu yıl kardeş Azerbaycan’ın önde gelen yazarı. Elçin İlyasoğlu Efendiye ve veriyoruz az önce kendisini. pek çok dile çevrilmiş hikaye. Roman ve senaryo türü eserleriyle gönüllere taht kuran efendiye kardeşimiz aynı zamanda bir siyaset ve. aksiyon adamı olarak da tebarüz etmiştir. Türkiye, Azerbaycan dostluğunun samimiyeti, dayanışması, hasbiliğiyle dünyada örnek gösterildiği bir dönem. Verdiğimiz bu ödülü ayrıca anlamlı buluyorum. Efendi kardeşimizin eserleri ve duruşuyla bu dostluğun kültürel ve ilmi alandaki sancaktarlarıyla biri olmayı sürdüreceğine inanıyor, kendisini tebrik ediyorum. Necip Fazıl Saygı ödülünü tevcih edeceğimiz İlhami Atalay kardeşimiz resim sanatımıza yıllarca büyük emekler vermiş birbirinden kıymetli talebeler yetiştirmiş mümtaz bir isimdir. Kendisi asırlara sarih milli birikimimizi modern sanatın imkanlarıyla harmanlayarak bu alanda manevi hassasiyetlerimizi de gözeten bir duruşun önde gelen temsilcisidir. Sayın İlhami Atalay’ı da tebrik ediyorum. Biliyorsunuz büyüklerimiz marifet ittifaka tabidir. İltifatsız mal zayidir derler. Biz bu tür ödül törenlerini. Hak teslimi olarak görüyoruz. İlim ve sanat insanlarımızın marifetlerini ehli hünerin kadrini bilmenin de bir hüner olduğu anlayışıyla ödüllendirerek aynı yoldan yürüyecek gençlerimizi de cesaretlendiriyoruz. Medeniyetimizin yeniden yükselişi yolunda diğer alanlarla birlikte fikirde, sanatta, kültürde de maziden atiye köprüler kurarak üstat gibi fikir çilesi çekerek üreterek eser ortaya koyan, gayret gösteren herkese tekrar şükranlarımı sunuyorum. Üstat Necip Fazıl Kısakürek, edebiyatın her sahasında verdiği eserlerle siyasi, içtimai ve tarihi konulara dair yazdıklarıyla yaşadığı dönemin gündemini belirlemiş bir isimdir. Yahya Kemal’deki tarih şuuru, Ahmet Haşim’deki beşeri endişe. Ve Mehmet Akif’teki İslami hassasiyeti Necip Fazıl’da en yetkin, en etkin, en çarpıcı ifadeye kavuşmuştu. Hiç şüphesiz üstadın şiirde de Nesir’de de tamamen kendi şahsına münhasır bir tarzı vardır. Tercih ettiği orijinal kelimeler kurduğu özgün tamlamalar yeri gelir öfkeyi yeri gelir hicri bir arada kullanmaktaki mahareti ünlemi bol hitaplarla ritmini kah artırıp kah düşüren tarzı. Muhataplarını adeta başka bir iklime taşıdı. Ama hepsinden öte ondaki yürek yürek. Ondaki cesaret Yargıda girdi, çıktı, girdi, çıktı ama üstat yılmadı. Yeri geldi hakimler kendisine. Artık bıktık senden dediklerinde siz hancı ben de bu davada yolcu oldukça ben bu hana daha çok uğrarım diyerek cevaplamıştır. Bizler de ondan aldığımız ilhamla inşallah bu yolda devam ediyoruz, devam edeceğiz. Muhasırı olduğu yazarlarla kıyaslandığında onun okurlarıyla kurduğu bağda çok. Çok farklıydı. Bilhassa baskı dönemlerinde sesini siyaset alanına yansıtmaktan mahrum kalmış kitleler onun gür sedasında kendi iç seslerinin yankısını. Bulmuştu. Şahit oldukları çalkantılar karşısında vakarlı bir sükutu tercih eden milyonlar hayranlık uyandıran bir üslupla hislerine tercüman olan üstadı davalarının en önemli temsilcilerinden biri olarak görüyor. Üstat da bu ağır sorumluluğun şuuruyla bir yandan savunduğu değerlere sahip çıkarken diğer taraftan da dil devrimcilerinin milletimize dayattığı uydurukça yerine kadim kelime hazinemizi kullanmakta ısrar ediyorum. Çünkü siyasi ve entelektüel krizlerin birbiri peşi sıra vuku bulduğu o dönemlerde Türkçe’nin tabii akışından koparılarak kılıktan kılığa sokulmaya çalışıldığını gayet iyi biliyorum. Tek parti zihniyetinin inatla ve ısrarla yürüttüğü sözde dilde sadeleştirme faaliyetleri yaşanan altüst oluşun en önemli araçlarından biriydi. Türkçemizi güya yabancı kelimelerden arındırma bahanesiyle asırlardır benliğimize şekil veren nice kavram lisanımızdan sökülüp atılmaya çalışılıyor. Dilimizin musiki kudreti kazanması, kelimelerimizin birer name güzelliği alması için verilen onca emeğin elde edilen onca birikimin üzeri sinsice örtülüyor. Asıl gaye devletimizin müesseselerine ve milletimizin gönlüne kazınan ecdadın izlerini silmektir. Dil hassasiyeti bu bakımdan çok büyük bir öner arz eder. Üstat tarihi hakikatleri dile getirme hususundaki tavizsiz tutumunun dilden daha büyük. dilden daha aziz, dilden daha gerçek, dilden daha müdafaalı vatan yoktur diyerek Türkçe’nin savunuculuğunu yaparken de sergilemiştir. Büyük Doğu’nun. yayınının defalarca durdurulması ve hakkında onlarca dava açılarak hapisle tehdit edilmesi, onu yolundan döndürmeye yetmemiştir. Üstadın ülkemizin. dönemlerini anlattığı ve çıkış yolunu gösterdiği şu sözleri adeta bugün verdiğimiz mücadelenin de talifidir. Su, elektrik. Telefon, gaz, ilaç yok. Iman, ahlak, insaf, idrak, lügatlarda bile yok. Mektep, kitap disiplin, bilen, yazan, Aldıray mı? Umumi manzara her sahada Mecnun kemiyet, mazlum keyfiyet, mahkum fazilet vesur felaket mezun hıyanet meşum akıbet heceleyen yok ama bir şey var. Büyük Türkiye hayali. Evet bugün Türkiye yüz yılı diyerek milletimizin önüne yeni bir vizyon koyarken aynı zamanda üstadın da hayalini hayata geçiriyoruz. Davasını ceplerde kaybedilmiş bir güneş olarak tarif eden üstat şayet bugün yaşasaydı herhalde müjdeler olsun size doğdu batmayan güneş. Sözünü çok daha gür bir seda ile tekrar söylerdi. Yine üstten nesillerin mücadelesi uğruna adadıkları Ayasofya’nın ibadete açılmasından bile etkilenmeyenleri gördüğünde hiç şüphesiz ahlakı olmayanın her mücadeleyi yanlış bulan tavrını hatırlatırdı. Ve bunu bize defalarca Sultanahmet Meydanı’nda hatırlatmıştır. Defalarca Cağaloğlu’nda milli Türk Talebe birliğinin konferans salonunda hatırlatmıştır. Az önce de ifade edildiği gibi Ayasofya bir gün açılacak. Ayasofya açılacak derken hep bunu ifade etmiştik. Onun o ideali Onun hedefi gerçekleştiği gibi onu icra da bize nasip oldu. Biz kutlu davamızın ve asırlardır kesintisiz bir şekilde onun taşıyıcısı olan ecdadımızın büyüklerimizin, üstatlarımızın yolundan yürümeyi sürdüreceğiz. Üstadın zaman bendedir ve mekan bana emanettir şuuruyla özetlediği gençlerimizin özgürlük, hak, adalet, kısacası insanı insan yapan değerler konusundaki hassasiyetini gördükçe geleceğimize olan güvenimizle artıyor. Allah’a hamdolsun. Karşımızdaki tabloya baktıkça rüzgarın ne yandan estiğini aldırmaksızın bizde hamd etme makamında olduğuna inanıyoruz. Vefatının üzerinden otuz dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen hala bizleri aynı heyecanla, aynı azimle aynı kararlılıkla bir araya getiren Necip Fazıl Kısakürek üstadımızı rahmetle yad ediyoruz. Ödül alan ilim ve sanat erbabımızı tekrar tebrik ediyorum ” şeklinde konuştu.
“Davası olan bir şairdi”
Programda Necip Fazıl için davası olan bir şair olduğunu söyleyerek konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Necip Fazıl yazdığı şiirlerle edebiyat dünyamıza yeni üslup kazandırırken, fikir alanında kaleme aldığı metinlerle topluma yeni bir ufuk kazandırdı. Düşünce ve sanat hayatında kendine özgü bir konum elde ettiği bugün herkes tarafından kabul edilmektedir. Ancak, tüm bunların yanında onu çok daha özel kılan, bir neslin düşünce dünyasının oluşumunda bu kadar önemli bir rol oynamasıdır, bunun altını da özellikle çizmek istiyorum. Üstat Necip Fazıl’ın bugün zamanı ve mekanı aşan bir etkiye sahip olmasının en önemli sebebi, hiç şüphesiz, kendi ülkesinde parya olmayı reddeden cesur bir şahsiyet sahibi olmasından kaynaklanmaktaydı. Zor zamanda konuşmaktan, risk almaktan, mücadele etmekten, ne pahasına olursa olsun düşüncesini ifade etmekten hiçbir zaman çekinmedi. Neye inanıyorsa onu yazdı, onu söyledi. Davası olan bir şairdi. Türk-İslam düşüncesinden aldığı ilhamla nesillere dava şuuru kazandıran, şiirleriyle ruhlarını, düşünceleriyle de zihinlerini doyuran büyük bir fikir işçisiydi” dedi.
(ZB-


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —