Tarih: 01.11.2022 11:13

Anadolu Propolisi’nin ağız içi yaralarına etkisi

Facebook Twitter Linked-in

47. Apimondia-Dünya Arıcılık Kongresi’nde, dünyadan ve Türkiye’den arı ürünleri konusunda çalışan birçok bilim insanı, güncel bilimsel çalışmaların sonuçlarını aktardı. Yapılan bir çalışmanın sonucunu aktaran BEE’O Propolisin kurucusu ve genel müdürü Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, “Anadolu propolisi kullanan hastaların hiçbirinde kandidoz görülmediği tespit edilmiştir. Pediatrik onkoloji hastalarında yüzde 15 oranında Anadolu Propolisi içeren damlanın oral mukozitin önlenmesinde anlamlı düzeyde etkili olduğu belirlenmiştir” dedi.
Samancı’nın “Pediatrik onkoloji hastalarında Anadolu propolisi ile ağız bakımı oral mukozit gelişimini etkiler mi?” başlıklı sunumu büyük ilgi gördü.
Antienflamatuar, antibakteriyel, antifungal, antioksidan, antiviral ve antikanserojenik özelliği olan Anadolu Propolisi ile ağız bakımının oral mukozit oluşumunu engelleyip engellemediği hipotezi randomize çift kör bir çalışma yapılarak araştırıldığını ifade eden Dr. Tanuğur, “Çalışma; lösemi, lenfoma veya diğer çocukluk çağı tümörleri için kemoterapi tedavisi gören 2 ila 18 yaşlarındaki hastalar üzerinde yürütülmüştür. Randomize kontrollü olarak geçekleştirilen bu çalışma 3 gruba ayrılmıştır ve her grupta 36 kişi yer almıştır. Birinci grup, sadece yumuşak diş fırçasıyla dişlerini fırçalayan bireylerden, İkinci grup, günde 1 kez yüzde 15 oranında Anadolu Propolisi içeren damla kullanan bireylerden, üçüncü grup ise günde 3 kez yüzde 15 oranında Anadolu Propolisi içeren damla kullanan bireylerden oluşmuştur. Çalışmanın sonucunda, Anadolu propolisi kullanan hastaların hiçbirinde kandidoz görülmediği tespit edilmiştir. Pediatrik onkoloji hastalarında yüzde 15 oranında Anadolu Propolisi içeren damlanın oral mukozitin önlenmesinde anlamlı düzeyde etkili olduğu belirlenmiştir” dedi.

“Balın 45 derecenin üzerinde ısıtılması enzimlerini yok ediyor, balın besin değerinin kaybolmasına neden oluyor”
Aynı kongrede, “Üretilen Ballarda Isıl İşlemin İnvertaz, Diastaz ve HMF (Hidroksimetilfurfural) Üzerine Etkisi” başlıklı sunumunu gerçekleştiren Dr. Tanuğur, “Türkiye’de üretilen monofloral ve polifloral ham balların farklı dönemlerde, farklı sıcaklıklara maruz kaldığında invertaz ve diastaz aktiviteleri ile HMF miktarlarındaki değişimleri araştırdık. Çalışmada, ham bal örnekleri dört farklı sıcaklıkta (45C, 55C, 65C ve 76C) 15, 30 ve 60 dakika süreyle ısıtıldı. Sonrasında; HMF, invertaz ve diastaz aktivite parametreleri tekrar analiz edildi. Çalışmanın sonucunda, kovandan elde edilen ham bal 55C ve üzerine 15 dakika bile ısıtılsa diastaz, HMF fazla değişmezken invertaz enziminin neredeyse tamamen kaybolduğu tespit edildi. Dolayısıyla kesinlikle balın besin değerini kaybetmemesi için 45C üzerindeki sıcaklıklara maruz kalmaması gerekiyor. Şu anki Kodeks’de bulunan HMF ve diastaz değerleri balın ısıtıldığının göstergesi olma özelliğini taşımıyor. Asıl invertaz enzimi bu özelliği taşıyor. Bal ile ilgili kodekslere invertaz enzimi kriteri eklenmelidir. Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde, 45C’den yüksek sıcaklıklara maruz kalmamış yani pastörize edilmemiş ve içindeki polenler tutulacak şekilde filtre edilmemiş ballar, “ham bal” olarak tanımlanır. Ham bal besin değeri açısından en değerli baldır. Besin değeri kovandan elde edildiği hali ile korunmuştur. Pastörizasyon yani yüksek sıcaklıklara ısıtma işlemi balın içerisinde doğal olarak bulunan enzimler, vitaminler ve antioksidan özelliğe sahip bazı ve fenolik ve flavonoid yapıdaki değerli bileşenlerin azalmasına neden olur. Filtrasyon ise balın doğal bileşiminde yer alan polenlerin azalmasına neden olur. Ham bal pastörize ve polenleri tutacak derecede filtre edilmediğinden besin içeriği tüm doğallık ve saflığıyla korunmaktadır. Dolayısıyla, balın pastörize ve filtre edilmemiş ham hali ile tüketilmesi daha doğrudur. Ham bal kristalleşebilir ve kristalleşmiş hali ile tüketilmesinde bir sakınca yoktur, doğal bir durumdur” diyerek sunumunu tamamladı.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —