Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından, “Karabağ Zaferi Konferansı: Azadlığa Kavuşan Kadim Vatan” programı düzenlendi.
Azerbaycan’ın İkinci Karabağ Savaşı’nda elde ettiği zaferin anısına ’8 Kasım’, "Zafer Günü" olarak kutlanmaya başlanmıştı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca bu çerçevede “Karabağ Zaferi Konferansı: Azadlığa Kavuşan Kadim Vatan” programı düzenlendi. İletişim Başkanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen program, iki ülkenin milli marşlarının okunması ile başladı. Milli marşlar sonrasında Karabağ Zaferi ile ilgili video gösterimi yapıldı. Programa, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Haciyev ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un yanı sıra, iki ülkeden çok sayıda davetli katıldı. Enformasyon alanında Azerbaycan ve Türkiye arasındaki iş birliğine de değinilen programda, Karabağ Zaferi’nde medyanın rolüne de vurgu yapıldı.
“Dostluğumuz ve gardaşlığımız ebedi olsun inşallah”
Türkiye’nin her zaman Azerbaycan’ın yanında olduğuna vurgu yapan İletişim Başkanı Altun, “Haklı davasında Azerbaycan’ı hiçbir zaman yalnız bırakmayan Türkiye, İkinci Karabağ Savaşı’nda da ‘Yaman günde yanındayız biz senin’ diyerek can gardaşlarının yardımına koştu. Aramızdaki bu ahdin tarih boyunca sarsılmayacağını, bu mücadelede ortaya koyduğumuz güçlü dayanışmayla, dünyaya bir kez daha gösterdik. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in liderliğinde ‘iki devlet, tek millet’ olarak yan yana, omuz omuza durduk. Türk milletine yakışan bir dayanışmayla kardeşliğimizin gereğini yerine getirdik. Karabağ Zaferi, böylece Azerbaycan ve Türkiye başta olmak üzere tüm Türk dünyasının kardeşliğinin nişaneleri arasında yerini aldı. Dostluğumuz ve gardaşlığımız ebedi olsun inşallah” ifadelerini kullandı.
“Bu adımımızın Ermenilerin savaşa dair ortaya attıkları yalanları, çarpıtmaları boşa çıkarmada önemli katkıları oldu”
İkinci Karabağ Savaşı’nda, Ermenistan lobisinin dezenformasyonlarına karşı yoğun bir çaba sarf edildiğine de değinen Altun, “Gerek Türk medyasını gerek uluslararası medyayı sahaya götürerek gelişmeleri yerinde görmelerini sağladık. Bu adımımızın Ermenilerin savaşa dair ortaya attıkları yalanları, çarpıtmaları boşa çıkarmada önemli katkıları oldu. İletişim Başkanlığımızın birçok personeli de bu koordinasyon sürecinde sahada fedakarlıkla görev yaptı. Bu gayretlerimiz neticesinde, Ermeni lobisinin kara propagandalarına ve dezenformasyonlarına karşı gerçekleri tüm dünyaya hep birlikte anlattık. Ermenistan’ın uluslararası hukuku hiçe sayan işgali ve bu savaş sırasında oluşturduğu tahribatı gözler önüne serdik” açıklamasında bulundu.
“Har-ı bülbülün ahı alınmıştır ve yaprak dökme mevsimi ilelebet sona ermiştir”
Azerbaycan’ın 28 yıl boyunca verdiği haklı mücadele ve kazandığı zaferin bastırılmaya çalışıldığının altını çizen Altun, “Azerbaycan halkı ve Türk dünyası Karabağ’daki Ermeni zulmünü unutmamıştır ve unutmayacaktır. Karabağ, Azerbaycan’ın öz toprağıdır, ana yurdudur. Azerbaycan’ın topraklarını azatlığa kavuşturmak için verdiği şanlı mücadele tarihte yerini almıştır. Karabağ Zaferi, Türklüğe bir kez daha büyük bir şan katmıştır. Azerbaycan evlatlarının, namus ve vatan için kanlarını akıttıkları toprak, onlara analarının ak sütü gibi helaldir. Karabağ kurtarılmıştır ve bir daha asla esaret altına düşmeyecektir. Har-ı bülbülün ahı alınmıştır ve yaprak dökme mevsimi ilelebet sona ermiştir” şeklinde konuştu.
“Bu müstesna çiçek, Karabağ Savaşı şehitlerimize ithaf edilmesiyle yeni bir anlam daha kazandı”
Har-ı bülbülün yalnızca Şuşa ve çevresinde görülen, Türk mitolojisinde de sıklıkla geçen bir çiçek olduğunu söyleyen Altun, “Bu müstesna çiçek, Karabağ Savaşı şehitlerimize ithaf edilmesiyle yeni bir anlam daha kazandı. Biz de konferansımızın görsel konseptini, har-ı bülbül çiçeğinin yanı sıra, Karabağ’ın dağlık topografisini ve doğal renk oluşumlarını göz önüne alarak hazırladık. Bu özel programın görsel konseptini de Karabağ Zaferi’nin ihtiva ettiği anlamla bütünlüklü hale getirmek istedik” diye konuştu.
"Ermenistan bu fırsatı iyi değerlendirmeli"
İletişim Başkanı Altun ayrıca, Türkiye ve Azerbaycan olarak nihai hedefin barış ve istikrar olduğunu ve bunun atılan adımlarla ortaya konulduğunu vurguladı. Ermenistan’ın da Azerbaycan’ın zaferini kabullenerek makul bir yaklaşım benimsemesinin kendi yararına olduğuna inandıklarının altını çizen Altun, bölgede barış ve istikrarın tesisi için Ermenistan’ın da bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerektiğini söyledi.
“Kardeş Türkiye medyasına, her medya mensubuna teşekkürümü belirtmek isterim”
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, "Karabağ Azerbaycan’dır" ve "Ne oldu Paşinyan?" sözlerine atıfta bulunan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haciyev ise şunları kaydetti:
“Türkiye medyası ile enformasyon alanında olan iş birliğimize de değinmek isterim. İletişim Başkanlığı ile bizim ofisimiz birlikte koordinasyon ile kardeşlik ile gündelik irtibatla bu işleri yaptık. Medya platformunun oluşturulması pratik olarak da sahada kendini gösterdi. Biz Ermeni lobisi ve Batı medyası tarafından üzerimize yapılan propagandaya karşı zannederim ki gayretli cevaplarımızı vermiş olduk. Size bir örnek vereyim. Savaş döneminde Ermenistan’ın iki SU-25 uçağı düştü. Onlar gayri profesyonel pilotlar tarafından birbirine çarptı ve düştü. Ermeni ve onları besleyen Batı propagandası hemen işe koyuldu. Güya Türkiye’ye ait F-16 uçağı, Gence’den havaya kalkarak Ermenistan SU-25 uçaklarını vurmuş. Aslında bu olmamıştı. Yani propagandalarını o kadar büyütmüşlerdi. Hatta Cumhurbaşkanımızın Batı medyasına bir açıklamasında Batı medyası bunu soru olarak da iletti. Kelbecer’de o SU-25’leri bulduk ve Ganimetler Parkı’na getirdik. Orada bu SU-25’lere ne olduğunu herkes görebilir. Aynı zamanda Bakü’deki Ganimetler Parkı’nda, Ermenistan Silahlı Kuvvetlerinin tankları ve topları da var. O tanklar hakkında Ermenistan eski Cumhurbaşkanı Vazgen Sarkisyan diyordu ki, ‘O tankın üzerinde biz Bakü’de çay içmeye geleceğiz.’ O günü göremediler. Artık Ganimetler Parkı’nda o tanklar askeri ganimet olarak durmakta. O yüzden ben bu hususta İletişim Başkanlığı ile olan iş birliğimizin göstergesi olarak buradan kardeş Türkiye medyasına, her medya mensubuna teşekkürümü belirtmek isterim. O sahada ön cephede onlar çalıştılar. Hakikatleri birinci ağızdan kardeş Türk halkına ve dünya basınına aktarmaya çalıştılar. Bazen de o kadar hızlıydılar ki askerlerin önünde gitmeye çalışıyorlardı. O zaman biz de ‘Vallahi çok ileri gitmeyin, sizin için tehlikeli olabilir’ diyorduk. Maşallah o kadar heyecanlılardı ki onlar da bu tarihi fırsatta kendi tarihi rollerini oynadılar. Ben de bu fırsattan istifade ederek onlara derinden teşekkürlerimi bir kez daha iletmek isterim.”