Dünyada yaklaşık 250 milyon kişinin diz kireçlenmesinden muzdarip olduğunu belirten Doç. Dr. Sena Tolu, “Diz eklemi insan vücudunun en büyük ve en sık yaralanan eklemidir. Diz ekleminde ağrı, şişlik ve harekette kısıtlılık kireçlenmenin temel belirtileridir. Kireçlenmenin seviyesi ilerledikçe merdiven inip çıkmak, çömelmek hatta yürümek bile zorlukla yapılır hatta yapılamaz hale gelebilir. Diz kireçlenmesinde eklem boşluğuna enjekte edilen kök hücreler kıkırdak hücrelerine dönüşerek, kıkırdak dokunun yenilenmesini sağlamaktadır” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümünden Doç. Dr. Sena Tolu, ilerleyen yaşların korkulu rüyası osteoartrit yani halk arasında bilinen adıyla diz kireçlenmesine karşı önemli uyarılarda bulundu. Doç. Dr. Tolu, diz ekleminin insan vücudunun en büyük ve en sık yaralanan eklemi olduğunu belirterek, “Kireçlenme, eklemi oluşturan kemiklerin yüzeylerini kaplayan ve kemiklerin birbiri üzerinde kayarak hareket etmesini sağlayan elastik yapıdaki kıkırdak dokunun aşınması anlamına gelir. Diz ekleminde bulunan ve sadece 3 mm kalınlığında olan sağlıklı kıkırdak doku, kusursuz yapısı sayesinde yürüme, koşma, merdiven inme çıkma ve çömelme gibi eklemi zorlayan günlük aktiviteleri ağrı hissetmeden yapmamızı sağlar. Kıkırdakta aşınma olması durumunda, eklem yüzlerinde sürtünmeye bağlı dizde zamanla kıkırdağın altındaki kemik, eklem kapsülü ve eklem çevresindeki bağlar da etkilenerek, dizde ağrı ve şişlik gelişirken, günlük aktivitelerde problemler ortaya çıkar” diye konuştu.
"Ağrı, şişlik, harekette kısıtlılık ve dizden gelen sese dikkat"
Diz kireçlenmesinin dünyada yaklaşık 250 milyon kişiyi etkileyen en sık kronik eklem hastalığı olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Sena Tolu, şöyle devam etti: "Osteoartrit özellikle ilerleyen yaşlarda özürlülüğe neden olur. Bugün dünyada 60 yaş üzeri kadınların yüzde 13’ünde, erkeklerin yüzde 10’unda osteoartrit bulunmaktadır. Diz kireçlenmesinin temel nedeni eklemin yanlış kullanımı, ilerleyen yaş, fazla kilo ve diz çevresi kasların zayıf olması olsa da eklem çevresinde gelişen kırıklar, daha önce geçirilmiş diz ameliyatları ve romatizmal hastalıklar da dizde kireçlenmenin gelişmesine neden olur. Diz ekleminde ağrı, şişlik ve hareketlerinde kısıtlılık kireçlenmenin temel belirtileridir. Kireçlenmenin seviyesi ilerledikçe, bu semptomların da şiddeti artar. Diz ekleminden ses gelmesi, takılma, kilitlenme gibi yakınmalar eklenebilir. Zamanla merdiven inip çıkmak, çömelmek hatta yürümek bile zorlukla yapılır hatta yapılamaz hale gelebilir. Bu süreç sonunda hastalar hareketli kalabilmek için devamlı ağrı kesici ilaçları kullanmak zorunda kalır. Ancak bu ilaçlar eklemi tedavi etmediği gibi, devamlı kullanımları ile mide, karaciğer ve böbrek gibi organları etkileyerek yan etkilerin gelişmesine neden olur."
"İlk olarak altında yatan nedenler düzeltilmeli"
Doç. Dr. Sena Tolu, diz kireçlenmesinde tedavinin ilk hedefinin kireçlenme henüz başlangıç aşamasında iken tespit edip ilerlemesini durdurmak ya da yavaşlatmak olduğuna değinerek, şu bilgileri verdi: "Kireçlenmenin gelişmesine neden olan faktörlerin tek tek tespit edilip düzeltilmesi çok önemlidir. Kireçlenmenin henüz başlangıç aşamasında kilo vermek ve diz çevresi kasları güçlendiren egzersiz programı, kıkırdak destekleyici ilaçlar ve fizik tedavi uygulamaları süreci yavaşlatmak için yeterli iken; kireçlenme ilerledikçe kıkırdak, bağ ve menüsküslerin rejenerasyonunu sağlayan yeni tedavilere ihtiyaç vardır. Kök hücre, insan vücudunda farklı hücrelere dönüşme ve çoğalma yeteneğine sahip özel hücrelerdir. Diz kireçlenmesinde eklem boşluğuna enjekte edilen kök hücreler kıkırdak hücrelerine dönüşerek, kıkırdak dokunun yenilenmesini sağlamaktadır. Kök hücreler hem rejenerasyonu sağlarken aynı zamanda mevcut hasarlı kıkırdak dokunun da yıpranmasını durdurmaktadır. Kök hücre vücutta özellikle kemik iliği ve yağ dokusunda bol miktarda bulunur."
"Hasta ağrı hissetmez, aynı gün taburcu edilir"
Yağ dokudan kök hücre tedavisinin en büyük avantajının hastanın günlük yaşantısına hızlıca dönmesi olduğunu belirten Doç. Dr. Tolu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Yağ dokudan kök hücre elde edilmesi görece kemik iliğine göre daha kolay olan ve hastanın hastaneye yatmasına gerek olmadığı bir yöntemdir. Lokal anestezi altında, ağrı ya da rahatsızlık hissi olmadan kök hücreler hastanın karın yağından kolay bir işlemle alınır ve saflaştırma işleminden sonra diz eklemine enjekte edilir. Hasta enjeksiyon sırasında da herhangi bir rahatsızlık hissi duymaz, öyle ki aynı gün hastaneden evine gidebilir. Diz kireçlenmesinde kök hücre tedavisinin, diz kıkırdağındaki hasarı tamamen ortadan kaldırmasa da hastaların ağrı, şişlik ve eklem sertliği şikayetinde belirgin azalma sağladığı ve böylece eklem hareketlerinde kolaylık ve günlük yaşam aktivitelerinde rahatlama sağladığı bilimsel araştırmalar ile de gösterilmiştir. Kök hücre tedavisi kireçlenmenin tedavisinde bugün için oldukça umut verici tedaviler içinde yerini almıştır. Elbette kök hücre tedavisinin, hem yağ dokudan hücrelerin elde edilmesi hem de eklem içine uygulanması aşamasında bu konuda deneyimli hekimler tarafından yapılması gerekmektedir. Uygun hasta seçimi ve tedavinin uygulama sıklığı gibi konularda yapılan araştırmalar ışığında gelecekte daha sık uygulanacağı düşünülmektedir."