Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde devletten kiraladıkları arazilerde odun kömürü yapabilmek için ateş ve külün içerisinde mücadele eden ‘Torlakçılar’ tüm zorluklara rağmen mesleklerini sürdürüyor.
Kelkit ilçesine bağlı Sadak köyünde odun kömürü elde edip ailelerinin geçimini sağlamak için ateş ve külün içerisinde zorlu şartlarda mücadele eden ‘Torlakçıların’ Nisan ayında başlayıp kış aylarına kadar devam eden üretim macerası sürüyor. Devletten kiraladıkları araziler üzerinde odun kömürü üretebilmek için aileleriyle birlikte çadırlarda yaşayan üreticiler yaptıkları işin kazancının az, rezilliğinin ise daha fazla olduğunu söylüyor.
Hayatlarının büyük bir bölümünü göçebe olarak ormanlık alanlara yakın bölgelerde geçiren üreticilerin çocukları ise küllerin içerisinde yalın ayak oyunlar oynuyor.
“Ben burada ne çekiyorsam benim çoluğum çocuğum da bunu çekiyor”
Bu mesleğin kendisine dedesinden miras kaldığını söyleyen Mithat Eren, “2004 yılından bu yana Erzincan, Bayburt, Gümüşhane ve bu bölgede Orman İşletme Müdürlüğü’nden aldığımız envanteri mangal kömürüne çeviriyoruz. Bu meşe ağacından yapılıyor yani pelit. Biz Osmaniye’den Nisan, Mayıs aylarında geliyoruz. İlk olarak burada Orman İşletme Müdürlüğünden aldığımız ürünleri kömüre çevirmek için aşamalara başlıyoruz. Temmuz ayından başlıyoruz Kasım ayına kadar. Biz bu mesleği edindik bu nedenle zorlukları da göze alıyoruz. Biz burada çadırda yaşıyoruz, günü geliyor yağmur altında kaldığımız oluyor. Dağda elektriğimiz olmuyor, suyumuz olmuyor bazı zamanlar. Bu hayatı mecburiyetten seçtik. Bu ilkel bir hayat makineler yok, sadece testere var traktör var geri kalan her şey ilkel. Yapmak zorundayız ekmek davası. Bu meslek dededen geliyor. Benim babam, amcam, halamın çocukları bu işi yapıyorlar. Biz genel olarak Mardinliler bu kömür işini yapıyoruz. Bunun baya bir uzun süreci var. Bu bin elden geçip 1 liraya gidiyor. Bana bir kazancı yok rezilliği daha çok. Ben burada ne çekiyorsam benim çoluğum çocuğum da bunu çekiyor” dedi.
“Brandaların altında helal bir ekmek kazanmaya çalışıyoruz”
Odun kömürü üretiminin çok zorlu süreçler sonucunda gerçekleştiğini belirten Celal Eren, “Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde Sadak köyünde çalışıyorum. Orman dairemizin bize verdiği bölgede ormanımıza bakım yapıyoruz ve ekmek paramızı, çoluk çocuğumuzu bu dağ başında mangal kömürünü üretmeye çalışıyoruz ve yaşadığımız çadırı görüyorsunuz, banyo yapma şartlarımız zor, geçim şartlarımız çok zor, rezilliğimizi görüyorsunuz. Bütün emeğimizi buraya veriyoruz, çalışıyoruz ve çoluk çocuğumuzu geçindirmeye çalışıyoruz. Biz buraya Nisan ayında geliyoruz kar yağana kadar burada kalıyoruz. Çoluk çocuğumuzla beraber brandaların altında helal bir ekmek kazanmaya çalışıyoruz. Biz dağdan gidip kesim yapıyoruz ve şefimizin bize gösterdiği alanları temizliyoruz, bakımını yapıp odunları getiriyoruz ve ocaklara diziyoruz. Gecemiz gündüzümüz yok. Bunu gece beklememiz lazım. Sabaha kadar bunun başında bir nöbetçimiz olması lazım. Her akşam banyo yapmamız lazım, brandanın altında yaşıyoruz. Geçimimiz çok zor, bu kömür işi çok zor. Bunu kesiyoruz, buduyoruz, atıyoruz, yola indiriyoruz, yoldan traktöre yüklüyoruz, buraya getiriyoruz, burada bir daha diziyoruz, üstünü kapatıyoruz daha sonra ateş atıyoruz. 15-20 gün yanıyor biz de o sürede mecbur burada olmak zorundayız. Bunu sahipsiz bırakamazsın. Bıraktığın an emeğinden olursun. Benim 4 tane çocuğum var. Biz de böyle büyüdük, mecburen. Yapacak başka mesleğimiz yoktu. Çocuklarımız yalın ayak biz bunları tek tek çuvallayacağız. Biz bunu üretiyoruz ama kazanamıyoruz” diye konuştu.
“7 yıldır evliyim, evlendiğim günden beri bu işi yapıyorum”
Eşiyle evlendiği günden bu yana aynı zorlukları çektiğini ifade eden Zeynep Eren, “7 yıldır evliyim, evlendiğim günden beri bu işi yapıyorum. 6 yıl Bayburt’ta kaldım, bu yıl da Kelkit’e geldim 3 çocuğum var. Burada sabahın 5’inde kalkıyorum, çocuklarım kalkmışsa onları giydiriyorum yoksa işçilere kahvaltı hazırlıyorum. İşçiler kahvaltısını yaptıktan sonra çocukları giydiriyorum. Çadırı temizliyorum, bulaşıkları yıkıyorum işçilerle birlikte çalışmaya başlıyorum. Nasıl zor olmasın ki hem çocuk hem ev hem iş hem yemek hem gelen giden. Yani zorluklar çok oluyor, 7 yıldır mecbur bu hayattayız. Biz burada çalışıyoruz bizim geleceğimiz burayla, birikimimiz burayla. Devletten ormanı alıyoruz o sayede ayakta kalıyoruz” ifadelerini kullandı.